1 Erkek 1 Kadın 2 Çocuk'un yıldızları ile çok özel!

Bu ikiliyi çok seviyoruz!

'1 Erkek 1 Kadın 2 Çocuk'un yıldızları ile çok özel bir sohbet...

''Yılbaşında köydeyiz...''

'1 Erkek 1 Kadın 2 Çocuk'un sempatik ikilisi Demet Evgar ve Emre Karayel, yılbaşını dışarıda geçirmeyi sevmeyenlerden... İkili, yeni yıla Evgar'ın köy evinde girmeyi planlıyor...

Yedi yıldır deli dolu halleri, herkesin kendinden bir parça bulduğu ilişkileriyle izlediğimiz 'Bir Erkek Bir Kadın'a artık ikiz bebek de eklendi, '1 Erkek 1 Kadın 2 Çocuk' oldu.

Dizinin sempatik ikilisi Demet Evgar ve Emre Karayel nam-ı diğer 'Zeynep' ile 'Ozan' İstanbul Life dergisine yeni yıldan beklentilerini anlattı...

Yeni yıla çok az kaldı. Planlarınız neler o geceyle ilgili?

Demet Evgar: Yılbaşını ben genelde aileyle değerlendirilebilecek keyifli bir zaman dilimi olarak görüyorum. Çok da zevkli oluyor.

Emre Karayel: Bayram gibi birkaç özel gün vardır hiç sevmediğim; bunların en zirvesinde yılbaşı gecesi var. O gece ne dışarıda olmayı severim, ne de kutlamayı... Hayatın en zor olduğu gece bence. Biz genelde evdeyiz, kendi ailemizleyiz.

Dışarı çıkayım da geceyi şöyle delilerce dans ederek tamamlayayım demez misiniz hiç?

E.K: Şu otelde şunlar çıkıyormuş, ya falanca barda bilmem kim varmış aman yarabbi yok hiç uğraşamam!

D.E.: Köye giderim belki. Evet, köy evine gidelim mi?

E.K.: Olabilir valla!

Yeni yıldan beklentileriniz neler?

D.E.: Bir kere herkes bir insan nasıl mutlu ya da neden mutsuz olur onu umarım bir anlar. Herkes bir yetenekle geliyor dünyaya ve hayat amacı o yeteneği çıkartmak. Öyle bir şey ki, dışarı çıkaramadığınız zaman sizi zehirler. Bence mutsuzluğun nedeni bu. Herkese 'Ben nasıl bir amaçla bu dünyaya geldim?' sorusunu dürüstçe sorup içindeki tılsımı keşfettiği bir yıl diliyorum.

E.K.: Tek temennim Türk insanının bencillik duygusunun bitmesi. Bütün felaketlerin bencillikten kaynaklandığına inanıyorum.

Dizinize bir de ikiz bebek eklendi. Bu sayede anne-baba rolünü kısmen yaşıyorsunuz. Büyük bir şehirde çocuk yetiştirme fikrine nasıl bakıyorsunuz?[reklam]

D.E.: Parkı, bahçesi, oksijeni az olan her yerde çocuk yetiştirmek güç. Bunun büyükşehirle alakası yok, Londra da büyük şehir ama her tarafı park, bahçe dolu.

E.K.: İstanbul, avantajları olduğu kadar dezavantajları da olan bir şehir. Çocuğun burada yetişmesi sağlıksız tabii. Doğa içinde, ormanda büyüse daha iyi. O imkanın insanlara veriliyor olması lazım.

ANNE-BABALIK KOLAY DEĞiL

Kişisel olarak çocuk büyütmekle ilgili ne düşünüyorsunuz?

D.E.: Anne-baba çocuğun sahibi gibi hisseder ya kendisini; çocuğun bir birey olduğunu ona yaşatabilmek zor iş. Bağlılık ile bağımlılık arasında ince bir çizgi var. Bağımlı yetiştirilen çocuklar ileride birey olmanın bilincine varamıyor. Bu bilince varamayınca da ilişki kuramaz hale geliyor. Çok hassas bir terazi. Anne-babalık zor iş arkadaş, Allah kolaylık versin.

İSTANBUL UMUT DEMEK

İstanbul’daki hayatınız nasıl geçiyor?

E.K.: Adana'da doğup Ankara'da büyümüş biri olarak, her gün biraz daha İstanbul'u tanıyıp tadını çıkarıyorum.

D.E.: İstanbul'un eski semtlerinden birinde yaşıyorum, dolayısıyla İstanbul benim için tarih ve o tarihi yaşamak demek.

En sevdiğiniz İstanbul semtleri hangileri?

E.K.: Emirgan, Bebek, Yeniköy, Karaköy.

D.E.: Karaköy, Belgrad Ormanı, Galata, Kilyos.

'İstanbul' deyince aklınıza onu tanımlamak için gelen ifade(ler) neler?

E.K.: Umut.

D.E.: Tarih.