resim yok
24 Nisan 2013 - 00:00

Teşvikiye'de bir restoranda buluştuğumuz Cem Davran, gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Tiyatrodan ülkemizde yaşananlara, ‘Akil İnsanlar’dan doğup büyüdüğü Kasımpaşa’ya ve yeni projelerine kadar her şeyi konuştuk…

 

Samimi açıklamalar

Kenter Tiyatrosu’nda ‘Alevli Günler’ oyunu perde açacak… 2010′dan beri bu oyun sahneleniyor galiba…

Bu oyun, dördüncü sezonunda. ‘Bezirgan’ ve ‘Doğum Günü Partisi’ adlı iki oyunum daha var. ‘Alevli Günler’i çok sık oynamıyoruz, sadece meraklısı için perde açıyoruz. Üç aydır oynamadığımız için yeniden mizansenleri hatırlamak, derlemek toparlamak için oyun öncesi minik bir prova yaptık.

Gencecik bir kızımız, Irmak Bahçeci’nin yazdığı bu oyunda, “farklı şeylere inanıp kardeşçe yaşayabilmek, inanmasan da saygı duymak” mesajı veriliyor, öyle mi?

Irmak Bahçeci’nin çok başarılı olduğu, son üç dört yıldır Türk tiyatrosunda seyirciye en çok ulaşan oyundur bu. Verdiği mesaj güzel ve anlamlı. Üç tane 40′lı yaşlarda erkek arkadaş var. Bunların üçü de farklı inançlara sahip. Profesör olan kendini Şaman olarak tanımlıyor ve öldükten sonra yakılmak istiyor. İkincisi muhasebeci, üçüncüsü ise kasap. Çocukluktan beri tanışan bir üçlü bunlar.

Birlikte ve kardeşçe yaşayabilmenin formülü hoşgörüden geçiyor demek ki…

Başkasının inancı için de çaba gösterebilmek her şeyi çözebiliyor. Temelde kardeşçe yaşayabilmek için hoşgörü ve yardımlaşma şart elbette.

 

Yardım etmeyi seviyor


Cem Davran, yardım etmeyi, yardımcı olmayı seven bir sanatçı… Mesela, 2011′deki öğretmen atama sorununda mağdurlar senden yardım istedi, onlar adına sözcülük yaptın. Bakan seninle görüşünce de mesele çözüldü…

Benim girişimim sonunda 17 bin öğretmen atandı. Atamasını bekleyen ve mağdur olan öğretmenler çok zor durumdaydı. Hatta bazıları intihar bile etmişti. Seçim öncesinde onlara söz verilmiş, seçim sonrası bakan değişince yeni bakan da “Bana ne eski bakanın sözü” diye kulağının üstüne yatmış. O dönemde aldığım ödülümü, o öğretmenlere adadığımı açıkladım. Ardından çıktığım canlı yayın programında konuyu dile getirdim. Sonra da bakanla görüştüm zaten. Sonuçta hak yerini buldu. Ben ondan sonra öğretmenlerin Cem ağabeysi oldum. Şimdi Anadolu’ya gidince, haberleri olursa il sınırlarında karşılıyorlar beni. Öğrencileriyle çektirdikleri fotoğrafları bana yollayıp “Seni seviyoruz” diyorlar. Keşke diğer sanatçı arkadaşlarımız da ülkemizdeki diğer sorunlarla ilgili çalışmalar yapsa. Bence sanatçılar, sadece albümü çıktığında, filmi vizyona girdiğinde ön plana çıkmamalı. Her biri bir haksızlık bulup, onunla ilgili mücadele etse her şey çok daha güzel olabilir.

 



Valla şimdi sen böyle konuşunca, keşke ‘Akil İnsanlar’ arasında Cem Davran da olsaydı diye düşündüm…

Allah korusun, benim ne işim var ‘Akil İnsanlar’ arasında. Ayrıca ben akil adam da değilim, o iş için uygun da değilim. Ben haksızlıklara karşı insani ve vicdani tepkilerimi her zaman gösteririm. Akil olmak başka bir şey…

Öyle bir teklif gelseydi…

Teşekkür ederdim, geri çevirirdim. Kitleleri yönlendirmek, ikna edebilmek için son derece aydın olmak gerekiyor. Ben o anlamda aydın değilim!

Sana göre buradaki sorun nedir?

Bu ‘Akil İnsanlar’ konusundaki sorun şu. Onların da kırılmasını istemem, içlerinde yakın dostlarım da var. Toplumun tamamını etkilemeyi hedefleyen ‘Akil İnsanlar’ grubu kurulurken, herkesin çağrısına kulak verilmeliydi. Sadece birilerinin liste hazırlamasıyla olmaz. Çünkü o, sadece bir grubu temsil eder o zaman. Tatmin etmez insanları… “Rab bena hep bana” gibi bir durum var bu işte. Toplumun her kesimini kucaklamıyor. Orada olanlar üzülmesin ama bana göre ‘Akil İnsanlar’ yerine başka bir isim verilmeliydi bu gruba.

Başarılı olurlar mı?

İnşallah!… Çünkü, ‘Akil İnsanlar’ın hedeflerinin ne olduğunu bilmiyorum…

Onlar da pek bilmiyor…

O zaman inşallah diyeceğiz işte… Türkiye’de yaşayan farklı insanlar, sorunlarda ortak nokta bulup harekete geçmeli… Tiyatroya gelen başı örtülü genç kızlarımız var, çok seviyorum onları, bazen onlarla sohbet ediyorum. Mesela, kızlar gelin Emek Sineması için birlikte yürüyelim diyorum.

Emek Sineması’nın yıkım kararına tepki göstererek yürüyüşe katılan sanatçılar arasında Cem Davran da vardı… Polis biber gazı sıktı, su sıktı…

Biz konuşmalarımızı yaptıktan sonra ben grubun arkasında kalan Erkan Can’la buluştum, o arada polis biber gazı sıkınca biz muhallebiciye girdik.
[reklam]
Costa Gavras “Sanatçısına biber gazı sıkan devlet dünyada yoktur” dedi…

Costa Gavras ne gördü ki!.. Bu ülkede en iyisini ve hafifini gördü. Sanatçısını hapislerde süründüren, özgürlüğünü kısıtlayan ve sanatı sansürleyen devlet de oldu. Her şey bir yana o gün hiç iyi olmadı, hiç şık olmadı yaşananlar.
Emek Sineması’nın bekçisi Muharrem, benim dedemdi. Makinisti Hurşit de amcamdı. O sinema benim dedemin ve amcamın yeriydi, ben yürümeyeceğim de kim yürüyecekti! Bu sinema Emekli Sandığı’nın malıdır. Devlet bunu, ‘Yap, işlet, devret’le satıyor. Bir ticari şirket de 25 yıllığına satın alıyor. Şirket proje hazırlıyor ve o projeyi de devlet onaylıyor. Burada suçlu olan devlet. Çünkü o projeyi onaylamadan önce “Bu sinema tarihi değeri olan bir mekan, ona el sürmeyin” demeliydi. Şimdi, sinemaya dokunmayın diyoruz, Bakan Bey de “Yıkım yok, çatı katına taşıyorlar” diyor ve süslemeleri söküyorlar. Geçmiş olsun artık… Ben bugün vasiyetimi açıklıyorum, öldükten sonra Cem Davran’ı yıkmayın, yukarı taşıyın. Cem Yılmaz’dan Yılmaz Erdoğan’a, Costa Gavras’tan Lale Yılmaz’a kadar pek çok ünlü “Emek Sineması’na dokunmayın” diye bildiri yayınladı. Herkesin bir hatırası var orada. Bir dönem sevgilisinin elini ilk kez orada film izlerken tutanlar var. Sinemayla orada tanışanlar, hayranı olduğu yıldızları ilk orada izleyenler var. Ne yazık ki bu ülkede hem sanata, hem insana saygı yok…

Cem Davran doğma büyüme Kasımpaşalı… Başbakanımızla aynı semtteydiniz. Yollarınız kesişti mi hiç?

Başbakan benden 10 yaş büyük, Kasımpaşa’da hiç karşılaşmadık onunla… Benim annem de Rizeli olduğu için, anne tarafından hemşehriyiz. Başbakan, Kasımpaşa’nın Kulaksız tarafında oturuyordu, biz semtin içindeniz.

Cem Davran o zaman futbola meraklıydı ama tiyatro sevdası onu bile unutturdu… Ne sevdaymış bu böyle?

Tiyatro, kesinlikle aşksız yapılamaz.

Ailede örnek aldığın birileri mi vardı?

Ailemde tiyatro oyuncusu yok ama babam Mehmet Davran, Muhsin Ertuğrul’un davetiyle Şehir Tiyatrosu’nda aksesuar şefi olmuştu. Bu nedenle tiyatroyla küçük yaşta tanıştım ve aşık oldum. Şehir Tiyatrosu’na gireli 36 yıl olmuş. Yıllar su gibi akıp gidiyor. Yıldız Üniversitesi Elektrik Mühendisliği’nde okudum ve okula girer girmez kurduğum Yıldız Üniversitesi Oyuncuları hala çalışmalarını sürdürüyorlar. Hayatım tiyatroyla geçiyor. Şanslıyım ben. Çünkü en sevdiğim işi yapıyorum ve üstüne de para alıyorum.

 


Bir oyun daha var şu günlerde sahnelenen… Moliere’den uyarladığınız ‘Bezirgan’…

‘Bezirgan’la mayıs ayında Anadolu turnesine çıkacağız.

‘Bezirgan’, din istismarının toplum ve aileyi ne hale getirdiğini anlatan bir taşlama… Geri dönüşlerde tepki var mı hiç?

Her inançtan insanlar izliyorlar ve alkışlıyorlar. Oyun, zamansız bir dönemde geçiyor. Şöyle bir laf var, “Gerçek inananları korumak için, sahteleri ayırmak lazım”.

Hıncal Uluç köşesinde eleştirmiş ve “Oyunu güncel taşlama olarak ele alıyorlarsa o zaman keşke daha cesur olsalardı” demiş…

Güncel taşlama, adı üzerinde, güncel. Bu nedenle, o izledikten bu yana, oyuna en az on tane güncel taşlama ilave ettik. Mesela, ‘Akil İnsanlar’dan ‘Süreci baltalamak’ konularına kadar pek çok güncel olay oyunumuzda bulunuyor. Bu oyunla güncel olayları izleyip sahneye taşıyoruz.

Neyse, az önce Kasımpaşa dedik… Bu semtin Cem Davran’a kattığı artıları, avantajları konuşalım mı?

Benim hatırladığım, çocukluğumun Kasımpaşa’sında Rumlarla Ermeniler çoktu. Komşularımızdı onlar. Yaz akşamlarında kapı önlerine konulan taburelere oturarak hep birlikte siyaseti, futbolu konuşurlardı. Yazlık sinemalara gidilirdi. Bir tiyatro dekoru gibiydi benim için Kasımpaşa. Kasımpaşa annemdi, babamdı, çocukluğumdu. Ne yazık ki o dönem de bitti Kasımpaşa da. Artık tatsız tuzsuz kaldı her şey…

Arada Kasımpaşa’ya uğrayıp, eski dostlarla yer içer, sohbetler eder misin?

Elbette, arada bir eski arkadaşlarla Kasımpaşa’da buluşur, yer içer, meyhane muhabbeti ederiz. Dozunda içilen rakı keyif verir. Hava karardıktan sonra ama… Akşamcı derler onlara.

Hilal Hanım’la 1990′dan beri evlisiniz… Şimdi gençler evliliği pek yürütemiyorlar diye soracağım, bu konudaki başarının formülü nedir?

Evlilik bir ikramiyedir, piyangodur. Benim evliliğimde büyük ikramiye bana çıktı, çok şanslıyım. Her meslekte farklıdır ama en büyük sorunlar sanatçı evliliklerinde çıkıyor. Evliliğini yürütebilen sanatçı sayısı da çok azdır.

Yeni projeler var mı?

Bir iki yeni proje var, büyük ihtimalle Gani (Müjde) ile yapacağım. Yaz döneminde belki bir sinema filmi olabilir.

 

ROL İCABI NELER ÖĞRENMEDİLER Kİ! DETAYLAR BURADA!

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin