resim yok
05 Ekim 2012 - 00:00

 

Genç tiyatrocu Taner Ölmez, şu sıralar “Kayıp Şehir”le ekranda boy gösteriyor. Elifcan Ongurlar da ses getiren “Ateşin Düştüğü Yer” filminin ardından yeteneklerini bu dizide sergiliyor. Abla kardeşi canlandıran ikiliyle oyunculuk maceralarının nasıl başladığını ve dizideki rollerini konuştuk.
 
 
Kayıp Şehir”in Seher ve Sadık kardeşlerini bir de sizden dinleyebilir miyiz?      
 
Taner Ölmez: Sadık, evin en küçüğünün bir büyüğü. Ortaokuldan terk. Babasının ölümüyle okulu bırakmış. Zaten okulu pek sevmiyormuş. İçine kapanık, depresif bir çocuk. Konuşmayı pek sevmiyor ama bunu hastalık boyutunda da yaşamıyor. Akıllı bir çocuk. Verdiği tepkiler, etrafındakilerle ilişkisi son derece dozunda. 
 
Elifcan Ongurlar: Seher de özgürlük arayan, kendi ayakları üstünde durmak isteyen bir kız. Ailesine çok bağlı. Annesinin çektiği zorlukları görüyor, o yüzden okuması ve İstanbul gibi bir yerde kendi ayakları üstünde durması gerektiğini biliyor. 
 
Siz seviyor muydunuz okumayı?  
 
Taner: Ben hâlâ okuyorum. Konservatuvarda 7’nci senem. 
 
Sadık’ı senaryoda okuduğunuzda ya da deneme çekimleri sırasında kafanızda nasıl bir karakter belirdi?
 
Taner: Aslına bakarsanız ben bu rolü değil de diğer kardeşleri, Kadir ya da İrfan’ı oynamayı daha çok istemiştim.
 
 
Neden, onlar daha ön planda olduğu için mi? 
 
Taner: Hayır, yaşları büyük ya, o yüzden. Çok samimi bir açıklama oldu bu! (Gülüyor) Ben 26 yaşındayım ve “Benden 17 yaşında bir çocuk olmaz” diye tutturmuştum. Tomris Giritlioğlu ise sürekli tam tersini söylüyordu. Zamanla ben de sevmeye başladım karakteri. Galiba Sadık rolünü almam benim için daha hayırlı olacak dedim. Çünkü çalışırken Sadık’ta bulduğum başka şeyler de oldu.
 
Neler mesela? 
 
Taner: Çocuğu ilk başta sessiz, bir yan figür olarak görüyoruz ama bu sezon çok büyük sürprizleri olacak. Mesela ailede kimsenin yapamayacağı şeyleri Sadık yapıyor. Herkes İrfan’dan ve Kadir’den beklerken, asıl tokat Sadık’tan gelecek. 
 
 
Elifcan Hanım, sizde de başka bir rolü isteme durumu oldu mu?  
 
Elifcan: Hayır, bende öyle bir şey olmadı. Seher’den çok memnunum. Ben hep bana benzemeyen rolleri canlandırmak istiyorum. “Ateşin Düştüğü Yer”de benden çok farklı bir rolü canlandırmıştım. Seher de bana uzak bir karakter, o yüzden çok mutluyum. 
 
Siz aslında milli tenisçiyken oyunculuğa başladınız, ilginç bir de hikâyeniz varmış. Bizimle de paylaşır mısınız?     
 
Elifcan: Var, evet. Hürriyet gazetesinde İsmail Güneş’in bir haberi çıkmıştı. “Yeni filmim için aradığım oyuncuyu bulamıyorum” diyordu İsmail Bey. Haberi okuduktan sonra ona fotoğrafımı gönderdim. Ama o anda karar verdiğim bir şey değildi oyunculuk, küçüklüğümden beri istiyordum bunu. Sonra İsmail Bey beni filme dahil etti. O zaman lisedeydim, şimdi ise Beykent Üniversitesi’nde oyunculuk okuyorum. 
 
Okulda aldığınız eğitim, pratikte de oyunculuğunuzu etkiliyor mu?
 
Elifcan: Tabii ki. Okulda yapılan çalışmaların, eğitimlerin sette mutlaka yararı oluyor. Ama tabii ki pratik yapmak çok daha faydalı. Yani sadece dört yıl okuyup hiçbir şey yapmadan bir yere girmektense, hem okuyup hem de bir işte çalışmak çok daha faydalı. 
 
 
Konservatuvarların artık öğrencileri dizilere yönlendirdiği konuşuluyor, bunun doğruluk payı var mı? 
 
Taner: Evet, bazı okullar cast ajansı gibi çalışıyor artık.
 
Bu sizin açınızdan iyi mi, kötü mü? 
 
Taner: Kişiye göre değişir bu... 
 
Elifcan: Kimse teşvik etmese de dizi oyunculuğu artık çok cazip bir hâl almış durumda. Hem maddi hem de manevi olarak. 
 
Siz bir sinema filmi için yönetmene fotoğraf göndermişsiniz. Bu bir dizi olsaydı, yine de gönderir miydiniz?
 
Elifcan: Dizi olsaydı belki biraz çekinirdim. Sinema ve tiyatro, her zaman istediğim ve hiçbir zaman bırakmayacağım şeyler. Ama diziyi belli bir süre yapmak istiyorum. Tabii ki şu an bu dizide olduğum için çok mutluyum, sadece hayatımın sonuna kadar dizilerde oynamayı düşünmüyorum. 
 
Peki, tiyatroda ne kadar aktifsiniz? 
 
Elifcan: İzmir’deyken çok amatörce yapıyordum. Şu an profesyonel olarak oynadığım bir oyun yok. Ama okulda oynadığımız küçük küçük oyunlar var.
 
 
Siz konservatuvardaki 7’nci senem dediniz, nasıl uzadı okul? 
 
Taner: Aktif olarak tiyatro yapıyorum, her sene iki-üç oyun oynuyorum. O yüzden de derslerden kalıyorum.
 
Bir tiyatroya bağlı mısınız? 
 
Taner: Yok, serbest çalışıyorum. Hangi oyun hoşuma giderse orada oynuyorum. 
 
Bitirecek misiniz okulu? 
 
Taner: Evet evet, şimdilik iyi gidiyor.
 
Tiyatroya devam mı?
 
Taner: Bu sene tiyatroya “Aut” oyunuyla devam ediyorum. Ocak ayında yeni bir oyuna daha başlayacağım. Bu yoğun trafiğin arasında, yaptığım sözleşmelere mutlaka bir tiyatro maddesi ekliyorum. Çünkü benim gerçekten arındığım yer orası. “Aut”tan çıktıktan sonra mesela, böyle üç posta terlemiş oluyorum, tırnaklarımın arasına kan giriyor. Ama o tadı bana başka hiçbir şey vermiyor.
 
Sizin oyunculuğa başlamanız nasıl oldu? Neden, ne zaman istediniz ilk? 
 
Taner: Lisedeyken... Aslına bakarsanız ilkokulda, ortaokulda da aktiftim. 23 Nisan’larda, biraz daha büyüyünce 19 Mayıs’larda hep ya bir şiir okurdum ya da şarkı söylerdim. Lisedeyken tiyatrolara gitmeye başladık. Bir rehberlik hocamız vardı, sağ olsun o yönlendirdi bizi. Öyle git-gel derken, yavaş yavaş içim ısınmaya başladı. Yani ateş öyle birden düşmedi. Sonra kamera arkası eğitimi aldım, bir taraftan da oyuncularla tanışmaya başladım. Beni Bakırköy Belediye Tiyatrosu’na yönlendirdiler. Yedi senedir böyle doludizgin devam ediyor tiyatro...
 
 
Sesiniz de güzelmiş, duyduğum kadarıyla... 
 
Taner: Evet, bizim ailede öyle bir şey var. Sadece abim işi profesyonelliğe dökmüş durumda, geri kalan herkes kaybolmuş yetenek. Çok değişik, çok otantik sesler var ailemde, benimki onların yanında güzel mi bilemiyorum.
 
Kayıp Şehir”de şarkı söyler misiniz?
 
Taner: Gerek varsa söylerim ama sırf ses güzel diye göstermek çok kötü bir şey, beni mutsuz eder.
 
Bu arada dizi ekibiyle aranız nasıl? Mesela Kadir’i canlandıran Nick Xhelilaj başka bir ülkeden geldi, onunla anlaşabiliyor musunuz? 
 
Taner: Nick canım benim, kardeş gibiyiz onunla. Hepimiz yardım etmeye çalışıyoruz.
 
Elifcan: Evet, Taner’le Nick’in gerçekten farklı bir bağı var. Hepimizin arası iyi ama onlar çok, çok iyiler. 
 
Taner: İyi ki gelmiş, bundan sonra Nick’i bırakacağımı pek zannetmiyorum. Evinde diş fırçam var, o kadar söyleyeyim. Çok seviyorum çocuğu, öyle böyle değil. Nereye giderse iletişimimizi devam ettiririm.
 
Nick’e Türkçe öğretiyor musunuz?
 
Taner: Nick artık atasözlerimizi biliyor, öyle söyleyeyim.
 
İlerleyen bölümlerde kendi sesiyle oynar mı sizce?
 
Taner: Onu bilemem ama Nick’i seslendiren arkadaş müthiş.
 
Kim seslendiriyor?
 
Taner: Ushan Çakır.
 
Elifcan Hanım, Seher’de ilerleyen bölümlerde nasıl değişiklikler olacak?
 
Elifcan: Üniversiteye başladığı için ister istemez değişiklikler olacak. Her genç kız gibi Seher de aşkı yaşayabilir. Ailedeki herkeste bombalar çıkacak zaten...
 
 
Başka projeleriniz var mı?
 
Taner: Ben “Mavi Dalga” filminde oynuyorum, Balıkesir’de çekiliyor. Yönetmenliğini Zeynep Dadak ve Merve Kayan yapıyor. Bir ergenlik, gençlik hikâyesi. Film için arada Balıkesir’e gidip geliyorum.
 
Filmdeki rolünüz nedir?
 
Taner: Liselilerin ÖSS dönemini konu alıyor film. Bol testosteronlu, bulanık bir dönem olan buluğ çağını anlatıyor. Ben de bir liseliyi oynuyorum.
 
Sizin ergenlik dönemi de çok sancılı mıydı?
 
Taner: Bulanık bir dönem ama ben ne yaptım, ne ara girdim o döneme de çıktım bilmiyorum. Mesela hiç sivilce çıkmadı bende. Ergenlik dönemiyle ilgili bir şey hatırlamıyorum.
 

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin