resim yok
16 Kasım 2012 - 00:00

 

 
 
Derya Hanım, biz oyunu izlerken güldük ama bir ara siz de bizimle birlikte gülmeye başladınız. Konsantrasyonunuz mu dağıldı? Her oyunda oluyor mu bu? 
- Aslında ekip olarak hemen hemen her oyunda öyle bir vukuatımız var. Sebepleri değişiyor. Bir gün çok enteresan bir izleyici geliyor, oyunu yorum yaparak izliyor. Bir gün de daha önce hiç satamadığınız bir espriye gülen çıkıyor, biz de gülüyoruz. Ya da trak geliyor sahnede, lafı unutuyoruz ve partnerimizin kurtarma çabasına gülebiliyoruz.
 
“Dur Bi Dakka”da Ayhan Hanım’ı canlandırıyorsunuz ama bu hanım bir başka. Deyim yerindeyse içine bir türkücü kaçıyor!
- Evet, bir türkücü Salim karakteri var. Acemi Melek’in hatası yüzünden ölüyor, yine onun hatası yüzünden ruhu Ayhan Kara adlı sosyetik kadının vücuduna yerleştiriliyor. Ayhan Hanım da bir süredir bitkisel hayatta. Tam da ailesi fişini çekmeye karar verdiğinde, türkücünün ruhuyla uyanıyor. Sürpriz de burada başlıyor. 
 
Erkeği oynayan kadınlar oldu, kadını oynayan erkekler de ama sizin durumunuz biraz farklı. Kadın bedenindeki bir erkeği oynamanın ne gibi farklılıkları var?
- Aslında salt erkeği oynamıyorum. Ara ara bu kadının hormonları da devreye giriyor. Salim’in kadına geçişini de görüyoruz. 
 
Zorlukları neler bu rolün?
- Çok bıçak sırtı bir rol. Seyirci, erkeğin kadını oynamasını her zaman çok sempatik karşılıyor. Erkeğin sertliğinde feminenlik görmek bir reaksiyon getiriyor ama kadında erkeği oynamak irite edebilir. Teksti okuduğumda çok heyecan yaptım, üzerinde çok düşündüm. Gözlem yaptım, araştırdım. Provalar çok rahatlatıcı geçti, dozunda oynamaya çalışıyorum. 
 
Yaptığınız gözlemler sırasında “Erkeklerin bu yönüne hiç dikkat etmemişim” dediğiniz, yeni keşfettiğiniz şeyler oldu mu?
- Tabii, mutlaka oldu... Bir de ben erkeklerin jestlerini, mimiklerini kaba haliyle direkt taklit etmedim. Öyle olsaydı, bu rol bu kadar... Neyse, kendimi övmeyeyim şimdi... Erkeğin o enerjisini yakaladım ve role de onu yerleştirdim. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum.
 
Bazı kadınların erkeksi tavırları vardır. Sizin de var mı böyle bir yönünüz?
- Yok. Çok kadın kadın da değilim ama sert de değilim. Böyle hanım hanımım. (Gülüyor)
 
Sahnede maçolaştığınız anlar da oluyor, seyirciye itici gelen bir şey oldu mu hiç?
- Oyunun ilk sahnesinde türkücü Salim’i görüyoruz. Ben Salim olarak küfür ettiğimde seyircide bir es oluyor, salonda soğuk bir durum oluşabiliyor. Ama rolün getirdiği bir durum olarak sahnede sıkça küfrediyorum. Küfür sahneleri de en fazla reaksiyon alan sahneler.
 
Siz günlük yaşamınızda küfür eder misiniz?
- Etmem. Ama bazen refleks olarak aniden ağzımdan bir şey çıkabilir.
 
Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitim vermeye devam ediyor musunuz?
- Evet, ediyorum. Aslında bu oyundaki birçok arkadaşla ortak noktamız da Müjdat Gezen mezunu olmamız. Müjdat Gezen’de okuyan öğrencilerin mezun olduktan sonra üç yıl asistan olma hakkı var. Herhangi bir sahne dersi seçip o dersin eğitmenine asistanlık yapıyorsunuz. Üç yıl bittikten sonra da okulda hoca olarak kalabiliyorsunuz. Ben de Müjdat Gezen’in asistanı olarak başladım, üçüncü yılımda hoca oldum. Müjdat Hoca, kendi dersini bana emanet etti. 
 
Hangi ders O?
- Şu anda başka hiçbir konservatuvarda olmayan “Uygulamalı Geleneksel Türk Tiyatrosu” dersi.
 
Müjdat Gezen gibi bir ustanın dersini devralmak, farklı bir duygu olsa gerek...
- Çok havam oluyor! (Gülüyor) Çok büyük gurur ve keyifle yapıyorum bu işi.
 
Ders vermek, pek kolay bir iş değildir sanırım. Peki, oynamak mı kolay, öğretmek mi?
- Çok çok ayrı dallar. Çok yetenekli ve başarılı oyuncuların ders vermekte zorlandığı oluyor. Çok iyi eğitmenlerin de performans anlamında çok başka yerlerde olduğunu görebiliriz. Aslında hocalık yapmak benim tercihim değildi, Müjdat Hoca’nın bana uygun gördüğü bir şeydi. İyi ki de uygun görmüş, beni çok onore etti. Ben de kendimi zorladım ve çalıştım.
 
Ders vermenizin oyunculuğunuza katkısı oluyor mu?
- Tabii, çok katkısı oluyor. Derslerde genç arkadaşlarımla karşılıklı bir şeyler yapıyoruz, onlardan inanılmaz derecede besleniyorum. Eğitim sürecim bir anlamda devam ediyor gibi.
 
“Dur Bi Dakka” oyunu da komedi, “Yalan Dünya” dizisi de. Hep böyle mi devam edecek?
- Öyle bir tercihim yok. Oyuncunun her alanda kendini göstermesi gerekiyor. Bu denk geldi sadece. 
 
Tiyatroyla ilk tanıştığınız anı ve neden bu mesleği seçtiğinizi merak ediyorum...
- Aslında ben iletişim okumak istiyordum. O yola baş koymuştum ve bütün çalışmalarımı bu yönde yapıyordum. Aklımda oyunculuk yoktu. Çevremdeki arkadaşlarımın önerisiyle bu yola girdim. “Ben oyuncu olacağım” demekle olunmuyor tabii. Ben de sınırlarımı bilmek adına tiyatro kurslarına gittim. Aslında o kurslara giderken de amacım oyuncu olmak değildi. Ama oraya bir kez bulaşınca geri dönüşünüz olmuyor.
 
Yalan Dünya”daki Zerrin’le “Dur Bi Dakka”daki Ayhan bana biraz birbirlerini anımsattı, tabii belki de yanılıyorumdur...
- Aslında hiç benzer yönleri ya da ortak noktaları yok. Oyunu ve diziyi izleyen kişilerden de hiç böyle bir eleştiri almadım. Benzer diyebileceğimiz şu durum var sadece; Zerrin, kötü bir konsomatris. Konsomasyona çıkıyor ama beceremiyor. Zerrin, konsomatrisi oynamaya çalışıyor. Oyunda da türkücünün kadını taklit etme durumu var ve o da beceremiyor. Salim kadınsı olamıyor, Zerrin de konsomasyonda pek başarılı değil. Tek ortak noktaları bu olabilir.
 
Zerrin’i mi yoksa Ayhan Hanım’ı mı oynamayı daha çok seviyorsunuz?
- Ben böyle bir ayrım yapmıyorum. Oynadığım rolü çok seviyorum.“
 
Sizi gerçekten konsomatris sandılar bir dönem...
- Evet, öyle de yazıldı. Güya bir pavyondan oyuncu koçluğu yapmak üzere sete gelmişim, onun üzerine “Bu kız çok başarılı” denmiş ve diziye dahil olmuşum! Hatta Gülse Birsel’e teşekkür yazıları yazıldı, “Kızın hayatını kurtardın” diye. Sonra da özür yazıları yazıldı. Aslında bu çok güzel bir eleştiri. İlk başta iyi mi kötü mü algılamaya çalıştım ama sonra bu durum beni mutlu etti.
 
Konsomatris gördünüz mü hiç?
- Hiç görmedim. Bir pavyona gidip konsomatrisi gözlemlememe de gerek yoktu. Çünkü komedi yapıyoruz ve “Komik konsomatris nasıl olur?” diye bir gözlem yapılmaz. Oyuncu farkında olmadan malzemelerini biriktirir.
 
Zerrin’in en sevdiğiniz yönü nedir?
- Şuursuzluğu çok hoşuma gidiyor. İşini o kadar kötü yapmasına rağmen birikimli olması da. Her şeyi biliyor. Futbola, sinemaya, siyasete dair bilgisi var.
 
Sahne ve set dışında espriler yapar mısınız? Arkadaşlarınız onları güldürmenizi bekler mi?
- Keyifsiz, suratsız biri değilimdir aslında. Bulunduğum ortamlarda durumlardan espri yaratırım. Birlikte vakit geçirdiğim kişilerle hep güler eğleniriz.

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin