resim yok
26 Ekim 2011 - 00:00

 

Amerika’da Marlon Brando ve Marilyn Monroe’yla aynı okula giden tiyatro sanatçısı ve şarkıcı Ayla Algan Hollywood’a hiçbir zaman ısınamadığını söyledi. İtalya’da bir gazeteye ‘Star Antistar’ ifadesiyle manşet olan ünlü sanatçı, “Olympia’da program yapan ilk Türküm. Ajda girdi ama Enrico Macias’ın konserinde bir şarkı söyledi. Ben orada kendi halk türkülerimizi söyledim” diyor
 
* Tiyatrocu olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben 19 eşim de 23 yaşındaydı. O zaten Amerika’ya gidiyordu. Yılbaşı günü tanıştık ağustosta evliydik. Beraber gittik. Maden mühendisi olacaktı. Babası krom satıyordu bir Amerikan şirketine. Biz balayına gider gibi oraya gittik iş için. Nasıl oldu bilmiyorum. Bir kitap satın alırken Actors Studio’yu duyduk. Sonra Beklan işi bıraktı. Benim zaten İngilizcem yoktu Fransızca, Almanca biliyordum. Babam İngilizce öğrenirim diye yollamıştı “Evlensinler de gitsinler” dedi. Sonra tiyatroya vurduk kendimizi. 
 
* Neden Actors Studio’yu seçtiniz?
Çünkü Yale’e gidebilirdik. Yale geri kalmış bir üniversiteydi, fazla klasikti. Actors Studio çok modaydı. Hakikaten büyük oyuncular çıktı. Marlon Brando, Marilyn Monroe filan. Hatta biz girdiğimizde onlar hâlâ gelip giderlerdi. Elia Kazan ders veriyordu. Jean Marie Pradier hayvan davranış biçimleri üzerine çalışırdı. Paul Newman ve Joanne Woodward flört ediyorlardı. Sonra evlendiler. Onlar da bizim gibi ölünceye kadar beraber yaşadılar. 
 
* Marilyn Monroe okulda dikkat çekici bir kadın mıydı?
O çok böyle basit sessiz naif bir tipti. Bizim Aliye’yi oynayan Sanem Çelik var ya ona benziyordu. Sonra onu seks yıldızı yaptılar. Belki onun için intihar etti. Bana da mesela sekiz sene ‘Funny Girl’ü oynamam için teklif geldi. Önceki oyuncuya çok benziyormuşum. Bir arkadaşım için Colombia Pictures’a gittim. Ben de kocam da sinema sevmezdik. Koyu tiyatrocuyduk. Zaten hayatımız boyunca kocam okul açtı, ben 26 yaşında öğretmen oldum. Ondan beri eğitiyorum. 
 
* O zaman Hollywood’a adım atabiliyordunuz
Tabii, tabii. Benim annem çok seyahat eden bir kadındı. Stilistlik yaptığı için. ‘Funny Girl’deki tüm şarkıları onun sayesinde biliyordum. Ben zannettim ki bir kere oynayacağım. Sonra sekiz senelik bir sözleşme çıkardılar yapmadım. İyi ki de yapmadım. 
 
* Sonra dünya sinemasından başka bir fırsat çıktı mı?
Bir defa da Paris’te ‘Ölü Canlar’da oynuyordum. Fransızca da oynayabiliyorum. National Tiyatro’da Nâzım   Hikmet’ten beş karakteri oynadım. Brigitte Bardot’nun menajeri Autriche diye bir kadın “Size göre çok güzel bir rol. Esrar kaçakçılığı üzerine bir film. Sizin rolünüz çok güzel o kadınları kurtarıyorsunuz. Sizde o   enerjiyi gördüm” dedi. Jean Paul Belmondo’yla oynamayı teklif etti. 
 
* Bu rolü neden kabul  etmediniz?
Rus kadını oynuyordum. Beni Rus sanmış. Bir okudum Türkiye’yi rezalet gösteriyor.  O sırada Bülent Ecevit “Biz esrarı içilsin diye değil farmakolojik yerlerde kullanılsın diye yapıyoruz” diyordu. Biz de  68 çocuğuyuz, sol taraftayız. “Yapamam” dedim. İran öyleydi, Küba öyleydi. Türkiye öyle değildi. Orada olsan mecbur kalıyorsun. Marlon Brando’yla konuşmuştum.  O ‘Sayonara’yı çevirdim. Hâlâ Columbia Pictures’tan kendimi satın alamadım”  demişti. Yapımcı onlar tabii.
 
* Siz bir dünya starı olabilirdiniz
Evet, ama yok o sahneyi götüremezdim. Nitekim İtalya’da ‘Ah Güzel İstanbul’ birinci oldu. Sadri Alışık’tan çok şey öğrendim. İlk başrolümdü. İtalya’da gazetecilerle konuştuğumuzda anladım. “Osmanlı korsanları” diyorlar “Evet ama biz hiçbir zaman kültür emperyalizmi yapmadık” diyorum. Bu sefer sol gazeteler yanımda, sağa karşı. “Soyunur musun, soyunmaz mısın?” dediler. “Şimdi ihtiyacım yok ama ihtiyacım olunca çok yaşlı olacağım. O zaman da siz çekmezsiniz” dedim. 
 
Öyle gırgır geçiyordum. Manşet ne oldu biliyor musun? ‘Star Antistar’. Halk çocuğu olmayı çok seviyorum. Bak benim kırmızı pasaportum var, yeşil pasaportum var. Devlet sanatçısıyım. Kullanmıyorum bile. Turistik vize alıyorum. 
 
* Halk türkülerimizi de dünyaya tanıtan isim oldunuz
Evet, Olympia’da program yapan ilk Türküm. Ajda girdi ama Enrico Macias’ın konserinde bir şarkıyla girdi. Ben orada kendi halk türkülerimizi söyledim. Zaten ondan Mireille Mathieu’nün bağlı olduğu Barclay şirketi birçok şarkımı yaptı. Oraya bağlandım. ‘Zühtü’yü disko tarzı yaptık. Yunus Emre’yi yaptım. 
 
“AMERiKA’DA EŞYALARIM HEP SANDIKTAYDI” 
 
* Bir süre Paris’te yaşadınız...
Ben liseyi Paris’te bitirdim. 15 yaşındaydım. O zaman sokak şarkıcıları, berduşlar vardı. Parası olmasa da sana bir içki ikram ediyorlardı. Kafeler çok güzeldi. Tam Sartre’ın varoluşçuluk döneminde oradaydık. Gerçekçilik akımı var. Realist bir görünüm içinde herkes. 
 
* Kafelerde edebiyatçı ya da ressamlarla karşılaştınız mı? 
Paris’te değil ama Amerika’dayken Dali‘yle karşılaştım. Boynum kaşınıyor gibi oldu. Karşımda Helen vardı. Hilton’un sahibinin kız kardeşi. “Kim bakıyor bana?” diye sordum. Bir döndüm Dali, bastona dayanmış bana bakıyor. Herifin bakışını ensemde hissettim. Sonra “Ensesini çizeceğim” diye haber yolladı. “Yok, ayol” dedim. Ben bu adamdan korktum. Ne yapacağı belli değil neme lazım.
 
* Bu kadar çok seyahatten sonra İstanbul’u özlediniz mi?
Hiçbir yerde mutlu olmadım Türkiye dışında. Her yeri güzel. Benim eşyam zaten sandıktaydı. Bu sandığı görüyor musun? Bu sandıktaydı bütün elbiselerim. Hiç çıkarmazdım. Sandıktan alır sandığa koyardım bilhassa gidelim diye Amerika’dan. Okulum bitince döndüm. Çok mutluydum. 
 
“SiNEMAYI SEVMEDiK”
Ayla Algan, ”Kocam da ben de tiyatro seviyorduk. Beklan (Algan) okadar yakışıklıydı ki. Hollywood onu çok istedi. Hiç gitmedi seçmelere. Sevmiyordu, istemiyordu. Burada Gönül Yazar ve Türkan Şoray’la zorla oynattık. Hep benim zorumla. Oynasana, sinema kalıcı bir şey” diyordum. 

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin