resim yok
29 Ocak 2013 - 00:00

 

Bizim sette ego sıfır
 
“Karadayı”nın iki ayrı uçta fakat bir o kadar iyi anlaşan ikilisi onlar... Set arasında sürekli fısır fısır sohbet ediyor, gülüyor ve kesinlikle çok eğleniyorlar. Tabii Kenan İmirzalıoğlu acıkmadığı, Bergüzar Korel ise üşümediği sürece! Marie Claire dergisi, sevilen ikiliyle zaaflarından hayallerine her şeyi konuştu.
Sen başladığın zaman “modellikten oyunculuğa geçmek” diye bir kavram yoktu... Gelinen noktada ne hissediyorsun? Çığır açtın mı sence?
 
- Doğru söylüyorsun. Best Model seçildikten sonra “Deli Yürek”e başladım. O dönemde fenomen olan bir diziye başrolden giren ve dört yıl bu başarıyı sürdüren, modellikten gelmiş kimse yoktu. Tabii ki bu işin dayağını en çok ben yedim. “Mankenden oyuncu olur mu?” polemiğine maruz kaldım. O zaman “Bunu zaman gösterecek” diyordum...
Gösterdi mi zaman? “Herkese kapak olsun” diyor musun!
 
- Deme hakkım var ama dememek daha çok hoşuma gidiyor. Bilinen bir şeyi tekrar söyleme gereği duymuyorum. Netice itibariyle buralara kadar gelmişiz, bu kadar iş yapmışız... Bir yol açtık herhalde model arkadaşlarımıza. En başlarda bizi tartaklayan, döven kimseler, şu an aynı şeylerden söz etmiyorlar. Demek ki o süreç geçildi artık. Zaman neyin ne olduğunu gösterdi.
Deli Yürek”teki halini izlediğinde ne hissediyorsun?
 
- Tabii ki acemilik var. Beni denize attılar ve “hadi yüz” dediler. Ankaralı’yım ben, denizin olduğu yerden gelmedim. Önce boğulmamaya ve suyun üstünde durmaya çalıştım.  O zamanki yönetmenim Osman Sınav’a “Bana nasıl güveniyorsunuz? Nasıl başrolü veriyorsunuz? Ben sadece iki tane küçük reklamda oynamışım, kamerayı bir orada görmüşüm, bu ne cesaret?” diye sorduğumda; “Biz sende bu potansiyeli görüyoruz, sende bu enerji var, yeter ki bu işe kafanı koy” demişti. Zor bir durumdu açıkçası.
Gümüş” dizisinin ilk sana teklif edildiği, senaryoyu beğenmeyip kabul etmeyince Kıvanç Tatlıtuğ’a gittiği doğru mu? Kıvanç’ın piyasaya girmesine bu reddinle biraz da sen vesile oldun sanıyorum...
- Böyle bir teklif olmuştu, evet... Zamanlamayla alakalı bir sorun vardı galiba o zaman... Çok zaman geçti ama senaryoyu beğenip beğenmemekle alakalı bir durum olduğunu zannetmiyorum. Her zaman derim, kimse kimsenin kısmetini yiyemez. Kıvanç zaten olacakmış bir şekilde. Birisinde öyle bir enerji, aura varsa, akıllı ve çalışkan bir insansa durmuyor, çıkıyor ortaya.
Ne zaman okullu bir oyuncu ile konuşsam Kıvanç ve senin çok istisnai örnekler olduğunuz, çok çalıştığınız ve bugünlere geldiğiniz söyleniyor. Çok çalıştın mı hakikaten? 
 
- Tabii bu işe çok kafamı yordum. Öğrenebileceğim bir şey varsa setteki oyuncu büyüklerimden, yönetmenlerimden, faydalanabileceğim, ufkumu açabilecek herkesten faydalanmaya çalıştım, kulak kabarttım.  Doğru olanları içselleştirdim, olmayanlar dışarıda kaldı. Amerika’da Actor’s Studio’da 30 yıl eğitmenlik yapmış bir kişiden uzun süre özel ders aldım.
Ufkumu açtı, zihnimi açtı. Kıvanç’ın yaptığı da o. Gerçekten birçok oyuncudan daha fazla emek veriyor. Yakışıklıyım diye üzerine yatmıyor. Nasıl didindiğini, nasıl ayrıntılarla uğraştığını ben biliyorum. Emek verince karşılığını da fazlasıyla alıyorsunuz.
“Çok çalıştık ve olduk” diyorsun... 
 
- Oluyoruz... 38 yaşındayım artık. İnsan büyüdükçe değişiyor ya, hayata bakışınız, oyunculuğa, insana bakışınız değişiyor. Oyunculuğun ilk 20 yılı zordur derler. Benim 15 yıl oldu. Bir beş yıl sonra biraz daha rahatlamış olacağım herhalde ama “oldum” diyeni görmedim ben. Haluk Bilginer ve Uğur Yücel “arıyoruz halen” diyorsa, bizim “oldum” dememiz ayıp.
“Oldum” diyeni ben çok gördüm... 
 
- Ben onlardan olmayacağım herhalde çünkü “oldum” demek kapasitenin o kadar olduğunu kabullenmektir. Ben alacağım epey bir yol olduğunu düşünüyorum. Hepsini yürümedim.
“Karadayı” çok iyi gidiyor, Bergüzar’la da aranızda inanılmaz bir uyum var galiba... Nasıl çalışmak Bergüzar’la? 
 
- Çok iyi anlaşıyoruz. Aslında Bergüzar da enerjisi ve tansiyonu olan bir insan fakat daha yüksek tansiyonlu bir insanı görünce sakinledi (gülüyor). Gayet samimi. Rahatsız olduğu bir şeyi görünce hemen çat diye söylüyor.
 
Özel hayata girelim... Uzun süreli ilişkiler yaşıyorsun ama evlenemiyorsun. Niye olmuyor? 
 
- Bu askerlik gibi bir şey mi; “38 yaşına geldin ama neden evlenmedin?” Herhalde evleneceğim kişiyle karşılaşamadım henüz ya da karşılaştım farkında değilim. Hayatıma giren insanlara haksızlık etmiş olmayayım.
Evlenmek ve çocuk sahibi olmak gibi bir motivasyonun var mı peki?
 
- Bunu istiyorum tabii... Hayat tek başına geçmez. “Yaşlanınca ödüllerimi mi seveceğim” diyorum kendime. Annemle babamın ömür boyu yaşayacağını bilsem, çocuk sahibi olmak istemem. Bir ailenin mensubu olmayı sürdürmeyi seviyorum çünkü. Aile kavramına düşkünüm. Günü gelince olacak herhalde.
 
Evlendin, anne oldun, âşıksın, dizin izleniyor. Hayatının ahengini buldun mu? 
 
- Bayağı uzun zamandır bu kadar iyi olmamıştı. Hem işimde hem de özel hayatımda çok huzurluyum, çok tatlı gidiyor her şey. Şükrediyorum. Oğlum Ali kocaman oldu artık, bebeklikten çıktı. 
 
Beraber büyüyoruz, çok eğleniyoruz. 28 yaşında anne oldum. Aslında daha da genç anne olmak istiyordum. Çocukluğumdan beri istediğim bir şeydi aile kurmak. “Hiçbir zaman evlenmeyeceğim” diyenlerden değildim. “Okuyacağım ve bir ailem olacak” derdim hep. Geleneksel bir Türk ailesinde büyüdüm zaten, huzuru burada bulacağım açıktı.
Annen ve baban çok ünlü oyunculardı zamanında ama “çok normal bir ailede büyüdüm” diyorsun... Nasıl oldu o?
 
- Annem çok büyük fedakârlık yaparak mesleğini bıraktı ve bizi büyüttü. Oyunculuk memurluk gibi bir iş değil. Babamın yıllarca iş yapmadığı zamanları da biliyorum.  Babam Galatasaray Lisesi’ni bitirmiş, Fransa’da iktisat okumuş, hasbelkader bir derginin yarışmasında dereceye girerek oyunculuğa başlamış, iyi bir aileden gelen biriydi. Annem de başka bir derginin yarışmasıyla oyuncu olmuş, çok farklı ama gerçek bir aileden geliyordu. İkisinin de aile hayatı, beraber sofraya oturma, birlikte olma kültürü eşti. Babam hep yatılı okuduğu için bize çok daha fazla bağlıydı. Bizi bir arada tutmak için çaba sarf ederdi. Gereksiz despotlukları olan bir adam değildi. Sevgisini gösteren bir adamdı ama evin dışında hiçbir yerde yatıya kalamazdım mesela. Eve giriş çıkış saati çok netti. Tam bir Türk ailesiydik işte.
 
Sen de o aile düzenini sağlayabiliyor musun hayatında ya da sağlayabilecek misin? 
 
- Başka nasıl olur bilmiyorum ki! Biz normal bir aileyiz. Çok çalışan bir anne-babayız ama her boş anımızı birlikte geçiriyoruz. Birlikte zaman geçirirken çok eğlenen bir çiftiz ayrıca. Bizim için eğlence üzerine kurulu her şey. Evde her zaman müzik vardır. Geçen gün sabah sekizde setten çıkıp eve gittiğimde Ali, Michael Jackson’ın “Beat It” şarkısını açmış, kahvaltı masasının başında babasıyla dans ediyordu. Genelde her şeyi Ali’yle yapmaya çalışıyoruz, Ali’nin uyku saatinden sonra baş başa zaman geçiriyoruz...
 
Ali uyuduktan sonra Halit’le sevgili oluyorsunuz yani…
 
- Biz hep sevgiliyiz. Zaten Ali öyle diyor, “Annem babam sevgili”... Evde de bizi hep birlikte görüyor. Dört yıldır böyle bu, umuyorum ki hep böyle sürecek. Ali de bu mutluluğun çok farkında bir çocuk. O yüzden çok mutlu ve çok enerjik.
 
Baban oyuncu olmanı istememiş en başta... Bu konuda burnunun dikine gittiğin için memnun musun?
 
- Babam “Oyuncu olmayacaksın” dedi çünkü kendisi gibi benim de üzülmemi istemiyordu. Ama ben onlara bu isteğimden bahsettiğim zaman sonsuz destek oldular bana. Başıma geleceklere hazırlıklıydım. Yine de çok şaşırdığım şeyler oldu. Çok zorlandığım, çok yalnız hissettiğim dönemler oldu.
 
Sette nasıl keyifler? Kenan’la çalışmak nasıl?
 
- Ego sıfır sette. Kenan rahmetli babama çok benziyor. Ben Kenan gibi bir adamı idare etmeyi çok iyi biliyorum. Onun içinde küçücük bir çocuk var. Benim de içimdeki çocuk hiç büyümediği için beraber oynuyorlar.
 
Hakkında yazılanlara gülüp geçmeyi öğrendin mi?
 
- “Karadayı”da artık 30 yaşındayım. Mesleğim anlamında da daha bilinçli, daha tecrübeliyim. Şu anda her şey yerli yerine oturdu. Kafam rahat.  Attığım adımları hesaplamıyorum ama bilerek atıyorum. Başta herkesi dinleyip çok büyük hatalar yaptığıma inanıyordum. Ben çok kolay suçluluk duygusu yaşayabilecek biriyim. Korkum hiç değişmedi. Hâlâ korkuyorum. Ne yapacağımı bilemediğim, ellerimin ayaklarımın titrediği, o yüzden kendime ket vurup buzlar kraliçesi gibi göründüğüm anlarım çok.  Korktuğum zaman karşı tarafın benden korkması uzak durması için kapanıyorum ki bana zarar vermesin. Yanlış bir adım atmaktan, bir şey söylemekten çok korkuyorum. 
 
Piyasaya girdiğinde üniversiteyi bitirmiştin, 20 yaşını geçmiştin... Geri dönüp baktığında magazinle ve spotlarla tanışma anın ne hissettiriyor sana?
 
- Magazinle ve spotlarla mankenliğe başladığımda tanıştım. Ancak bu parıltılı dünyanın gerçekliğine inanmama konusunda birtakım fikirlerim o zamandan vardı. Yani dünyam sarsılmadı. Bir Ankaralı sakinliği de var tabii bünyede...
 
Sinirli misin?
 
- Annem “süt köpüğü” der benim sinirime. Bir anda parlarım, çabuk yatışırım. O parlama esnasında haksız yere birine sinirlendiysem orada vicdanım girer devreye.
 
Daha önceden tanıyordun Halit’i... “Hayatımın aşkı olduğunu geç keşfettim, keşke daha önce birlikte olsaydık” diyor musun? 
 
- Halit gerçekten hayatımın aşkı. Bunu aramızda da konuşmuşuzdur, daha önce olmaması çok daha iyi olmuş. Ben tanıdığımda Halit 32, 33 yaşındaydı ve şimdiki halinden çok farklıydı. Ben de 21 yaşındaydım. O zaman bir ilişkiye başlasaydık belki şu anda eşim Halit olmayabilirdi. Biz “Binbir Gece”nin setinde tanışıp birbirimize âşık olup evlenmedik.
 
Ben 21 yaşında tanıdım Halit’i. Araya bir süre girdi, o sürede ben büyüdüm, bir sürü şey deneyimledik. Ondan sonra da doğru zamanda doğru şekilde başladı; başlaması gerektiği gibi.

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin