resim yok
19 Şubat 2012 - 00:00

 

Geçtiğimiz günlerdeki Dubai seyahatinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e eşlik eden işadamlarından biri de Calinos Holding başkanı Fırat Gülgen’di.
 
 
Gülgen bu seyahatte yeni dizi anlaşmaları imzaladı. Bugün yurtdışında her geçen gün biraz daha büyüyen dizi pazarının önemli aktörlerinden biri olan Gülgen, 2001’den bu yana 80 farklı diziyi 40’tan fazla ülkeye sattı, sırada Uzakdoğu var. Kıvanç Tatlıtuğ’un Ortadoğu’da, Kenan İmirzalıoğlu’nun Balkanlar’da geniş hayran kitleleri yaratmasında, “dizi turizmi” ve “dizi diplomasisi” kavramlarının hayatımıza girmesinde payı büyük. Gülgen’le “meslek hastalığı” dediği belfıtığı nedeniyle ağrılı bir gününde, Kavacık’ta, yeni taşındıkları ofisinde buluştuk.
 
 
* Türk dizilerinin yurtdışında bazı ülkelerde çok popüler olduğunu biliyoruz. Bu noktaya nasıl gelindi?
 
Oraya gelindiği için belim böyle oldu zaten (gülüyor). Uçakta uzun seyahatler yanlış oturmaktan olmuş. İlk dizi ihracatı 2001’de “Deli Yürek”le başladı. Kazakistan’a sattık. O zamanın parasıyla bölüm başına 30 dolar falandı. İlk başlatan biziz, şu anda en çok yapan da biziz. Bugün dizi ihracatı toplamda 60 milyon dolar civarında. Artık uluslararası yapımları, ortak yapımları konuşmaya başladık.
 
* Satış fiyatını nasıl belirlediniz ilk zamanlar?
 
Bizim diziler Latin Amerika dizilerine benzer. Hikaye bir sonraki bölümde de devam eder. Aşk hikayeleri, zengin-fakir, güçlü-zayıf ilişkileri konu alınır. O dönemde 30-40 dolarlara pembe dizileri pazarlıyorduk Türki cumhuriyetlere. Aynı fiyatlara deneyelim dedik.
 
“Kendi dizilerimizi karşı karşıya getirmeyiz”
 
* Neden bizden dizi alıyorlar?
 
Bu bölgeye uygun insan hikayeleri anlatıyoruz çünkü. Ortadoğu, Türki cumhuriyetler, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Slovenya... Kültürel olarak çok benziyoruz. Bu ülkelerde “Lost”taki gibi, “CSI Miami”deki gibi hikayeler var mıdır? Ama hepsinde “Yaprak Dökümü”ndeki babaya benzer bir baba hikayesi vardır. O yüzden bizim dizileri seyrederken “İşte benim hikayem” diyorlar. Oyuncuların tiplerine bakın, orada yaşayan insanlara bakın. O kadar çok benziyoruz ki... Bir de karakterlerimizi çok seviyorlar. Kıvanç Tatlıtuğ’u Ortadoğu’da, Kenan İmirzalıoğlu Balkanlar’da çok sevdiler. Şu an ne yapsalar bu bölgelerde çok seyredilir.
 
* Başka kimler çok popüler?
 
Tartışmasız, Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu. Kağıdın üstüne koyun Kıvanç’ın resmini dizi diye satarsınız. Sonra Tuba Büyüküstün, Songül Öden, Murat Yıldırım, Beren Saat, Hazal Kaya...
 
* Tarz olarak ne gidiyor?
 
Genel olarak her yerde entrika, aşk, aile dramaları gider. Bir de şu an Ortadoğu’nun baktığı şey daha çok lüks ve İstanbul. Gitmeyen şey sit-com’dur. Çok aksiyonvari şeyler de gitmez. Televizyonculuk biraz “simple-stupid” (“basit-aptal”) işidir. Basit ve aptal işler yapacaksınız ki insanlar rahat anlasınlar.
 
* Bir dizi nasıl satılır?
 
Bir dizinin satış haklarını aldıktan sonra yurtdışında fuarlara gideriz. Müşterilerimizi sık sık ziyaret ederiz. Her ülkede iki ya da üç rakiple çalışırız. Genelde en iyilerini seçeriz. Kötü bir kanalla çalışıp ürünün değerini öldürmektense satmamayı tercih ederiz. Birine verdiğimiz dizinin yayınlandığı saat diliminde başka bir kanalda başka bir dizimizin yayınlanmasını istemeyiz. Bir kanalla anlaşmadan önce en az altı aylık bir çalışmamız olur.
 
“Çantayı alan ‘Ben de dizi satacağım’ diye çıkmaya başladı”
 
* Bu özeni diğer şirketler gösteriyor mu?
 
Profesyonel olarak çalışan iki ya da üç distiribütör firma daha var. Kanallar da başladı bu işe, o biraz bozdu. Kanalların asli işi değildir dağıtımcılık, onu bir türlü anlamadılar. Yapımcı yapar, kanal yayınlar, dağıtıcı satar. Dünyanın her yerinde böyledir. Çantayı alan ‘Ben de dizi satacağım’ diye çıkmaya başladı. Bir ülkede ilk yayınlanan Türk dizisi reyting almazsa o ülkede pazar biter. Fiyatları hiçbir zaman pembe dizi seviyesine düşürmemek gerekir. Yoksa malınıza kıymet vermezler. Kıvanç Tatlıtuğ’u önce “Gümüş”le değil de “Aşk-ı Memnu”yla satarsanız ve sevilmezse, bir anda Kıvanç Tatlıtuğ’un önünü kapatmış olursunuz. Bunlara dikkat etmek gerekir.
 
* Siz yapım işine karışmıyorsunuz o zaman...
 
Bizde yapım işi var ama şöyle, biz tarım-hayvancılık, maden, inşaat çalışmaları da yapıyoruz. Yapım da bünyemizdeki işlerden birisi. Ben şahsen ilgilenmiyorum, işin başında profesyonel yöneticilerimiz var. Ben daha çok ana hikaye ve konu ile ilgileniyorum, detaylara çok bakmıyorum.
 
“Bazı ülkelerde özellikle Türkçe yayınlatıyoruz”
 
“Dizileri satın aldıktan sonra bazı sahneleri çıkartabiliyorlar. Ama bizdeki gibi sigaranın üstüne çiçek koyma falan yok. Dublaj ya da altyazı yaptırıyorlar. Türkçenin yaygınlaşmasını istediğimiz için stratejik ülkelerde özellikle Türkçe yayınlatmaya çalışıyoruz.”
 
 
 
“Ben dizi izlemem, çocuğumun da izlemesini istemem”
 
* Siz hangi dizileri beğeniyorsunuz?
 
Ben şahsen dizi seyretmem. En fazla ilk bir-iki bölümüne bakıyorum, o da tutar mı tutmaz mı diye. Zaman bulabildiğimde haber ağırlıklı programlara bakıyorum. Dizilerde ne oluyor hiç bilmiyorum, umrumda da değil. Çocuklarımın da dizi seyrederek büyümelerini istemem.
 
* Neden?
 
Kişisel olarak dizilerdeki yozlaşmayı zerre kadar tasvip etmiyorum. İnsan ilişkilerinin bu kadar dejenere olduğuna, insanımızın da bu kadar kirli olduğuna inanmıyorum. Geçen hafta “Doğu Avrupa’da insanlar sokakta dondu” diye yazıldı. Van’da kendi gözümle gördüm, depremde bir tane insanımızı sokakta bırakmadık. Bizde fedakarlık, dostluk, sahip çıkmak, yardım etmek vardır. Neden satıyorsunuz derseniz Amerikan dizileri buralarda zamanında müthiş bir etki bırakmış. Bu diziler Türkiye’yle ilgili bir kanaat oluşturuyor. Dizileri izleyip merak ediyorlar daha sonra bizzat gelerek gerçek Türk insanını tanıyorlar. Türk dizileri yayımlanmaya başladıktan sonra Ortadoğu’dan gelen turist sayısı yüzde 350 arttı. O turistler ülkelerine döndüklerinde sizin oradaki fahri elçiniz haline geliyor. Yaptığımız işin stratejik önemi var. 15 gün önce Cumhurbaşkanımızla Dubai-Abu Dabi seyahatinde beraberdik. Her gittiği yerde Cumhurbaşkanımıza diziler soruldu. Dışişleri bakanımız da her zaman aynı durumla karşılaşıyor. O uçakta 200’e yakın işadamı vardı. Bize söyledikleri şuydu; “Masaya oturuyoruz, önce dizileri konuşuyoruz, sonra anlaşmayı imzalıyoruz”. Bosna’da bizim Dışişleri bakanlığından bir yetkilimiz diyor ki; “Sırplarla Boşnakları birleştiren şey Türk dizisi oldu”. Savaşı, kini bir kenara bıraktırıp aynı kahvede oturtup “Binbir Gece” izletebiliyorsanız bu çok daha önemli bir şeydir. Düne kadar uçaklarımızın Ege’de karşı karşıya geldiği Yunanistan’da akşamları her iki Yunanlıdan birisi Türk dizisi seyrediyorsa ve bunu da Yunanca altyazılı olarak Türkçe seyrediyorsa biz doğru bir iş yapıyoruz.
 
“Aile sektörden geliyor, babam Melih Gülgen, dayım Cüneyt Arkın
 
* Nasıl başladınız bu işe?
 
Boston College’da finans mastırı yaptım. Herhalde banka işleriyle falan uğraşırım diyordum. Aslında aile sektörden geliyor. Cüneyt Arkın, annemin dayısıdır. Babam Melih Gülgen yapımcı-yönetmendir. Benimse basit bir fotoğraf çekme kabiliyetim bile yok. Ama almayı satmayı iyi bilirim. Mezun olduktan sonra New York’ta bir şirkette Orta Asya film satış müdürü olarak işe başladım. New Orleans’ta bir fuara gittim. Üç günde dört milyar dolarlık televizyon satış anlaşması imzalandığına şahit oldum ve dedim ki; “Bu ticareten çok doğru bir iş. Silah olsa bu kadar satamazsın”. Daha sonra 1997’de Los Angeles’ta Calinos Entertainment’ı kurdum. 2000’de de “Neden Türk dizisi satmayı denemiyoruz?” dedik.
 
Kurtlar Vadisi’ni aşk hikayesi diye sattım”
 
* Makedonya’da bir televizyon kanalının sahibini oranın en büyük reklam vereni olan bir GSM operatörünün sahibi arayıp “Bir daha sana reklam vermeyeceğim. ‘Yaprak Dökümü‘nün yayımlandığı saatte kimse telefonla konuşmuyor, iflas edeceğiz neredeyse” demiş. Kazakistan’da ise emniyet müdürünün teşekkür mektubunu tercüme ettiler: “Böyle iyi reyting alan diziler yayınlamaya devam edin çünkü bu dizilerin saat diliminde suç oranı sıfır oluyor.“ Böyle tepkiler alıyoruz.
* “Kurtlar Vadisi”nin pazarlaması için Ortadoğu’ya gittim. Dedim ki; “Bu çok büyük bir aşk hikayesi”. Oranın televizyonunun başındaki yetkili de “Sen öyle diyorsan tamam” deyip aldı. Dizi yayımlanmaya başladıktan bir ay sonra “Kardeşim, aşk dedin aldık, bu nasıl aşk? Adam silahına mı âşık?” dedi (gülüyor). Sonra Ortadoğu’nun en çok ses getiren dizisi oldu.
* Arap Baharı başladığı dönemde bütün işler bıçak gibi kesildi. Şimdi yeniden açılmaya başladı. Bir anda televizyon kanallarının sahipleri el değiştirdi. Yeni televizyonlar çıkmaya başladı. Biraz sıkıntı yaşadık ama çok da panik gerektirecek bir durum yok şu an.
* Bir buçuk yıldır “Fatih Sultan Mehmet Han” dizisi için senaristlerimizle ve danışman hocalarımızla çalışıyoruz. Çok başarılı bir yönetmenle anlaştık. Fatih’i oynayacak kişiyi çok ters köşe yapacağız. Didaktik bir şey yapmıyoruz ama harem hikayesi de anlatmıyoruz. Büyük ihtimalle ocakta başlar. Bu işi tüm dünyaya satma fikri beni çok heyecanlandırıyor. Onunla ilgili de bir çalışmamız var.

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin