O proje artık Belçim Bilgin'e emanet!

Yılmaz Erdoğan'ın üzerinde 7 yıl çalıştığı Oscar yolundaki Kelebeğin Rüyası filmini Amerika'da Belçim Erdoğan Bilgin tanıtıyor...

BİLGİN'E EMANET

Türkiye’nin Oscar adayı olan Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği 'Kelebeğin Rüyası' filmi Belçim Erdoğan Bilgin'e emanet.

KAMP KURDU

Filmin tanıtımı için gece gündüz demeden koşturan Bilgin, Los Angeles’a kamp kurdu.

YOĞUN TEMPO

Bir günde 5 toplantı yapıp, filmin gösterimi için şehir şehir gezen güzel oyuncu, aynı zamanda Türk sinemasının tanıtımı için de büyük emek harcıyor.

Filmde Kıvanç Tatlıtuğ ile başrolü paylaşan Bilgin, Amerika’daki lobi çalışmalarının festivaller ve ödül törenleri öncesi büyük önem taşıdığını belirtiyor.

FİLME HOLLYWOOD MONTAJI

Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin’in yanı sıra Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ve Farah Zeynep Abdullah’ın da rol aldığı ‘Kelebeğin Rüyası’nın senaryosunu tam 7 yılda yazdı.

Ardından da iki yıl boyunca Amerika’da çekimler ve montaj için ön çalışma yaptı.

Filmin Türkiye’den Oscar’a aday olması ünlü sanatçıyı yeniden harekete geçirdi. Yılmaz Erdoğan filmi tekrar montajladı.

YENİDEN VİZYON HAZIRLIĞI

Türkiye’de 2 milyon 48 bin kişi tarafından izlenen ve 19 milyon 554 bin TL hasılat elde eden film, önümüzdeki Ekim ayının sonunda yeni montajıyla ikinci kez vizyona girecek.

OYUNCU KADROSU GÜÇLÜ

Kıvanç Tatlıtuğ, Belçim Erdoğan Bilgin, Mert Fırat, Farah Zeynep Abdullah ve Yılmaz Erdoğan'ın başrollerini paylaştığı Kelebeğin Rüyası’nda, Ahmet Mümtaz Taylan, Taner Birsel, Devrim Yakut, İpek Bilgin, Aksel Bonfil ve Servet Pandur da rol alıyor

[reklam]

Kelebeğin Rüyası, Türk sinemasının en pahalı prodüksiyonu olarak sinema tarihine geçti ve dünya standartlarındaki görüntüleri ile konusu ve oyuncuların performansı kadar övgü topladı.

HİKAYESİ

Zonguldak'ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, yeni yeni modernleşen bu madenci kentinde memuriyet hayatlarını sürdürürken, bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar.

Ayakları üzerine yeni kalkan genç Cumhuriyet, bir yandan modernleşme çabasındayken, aynı yıllarda Avrupa'da da çetin bir savaş yaşanmaktadır.

Belediye Başkanı'nın kızı Suzan'ın Zonguldak'a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer'in şiire olan inancı daha da artar. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, çevrenin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940'lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını git gide tehdit etmektedir. Rüştü ve Muzaffer'in hem kendi gelecekleri, hem de dünyanın gidişatı hayra alamet değildir...