Çağan Irmak’ın ‘Dedemin İnsanları’ filmi 25 Kasım’da vizyonda. Filmde belediye başkan yardımcısını oynayan Yiğit Özşener, “Teknik olarak iyi oynamak her zaman mümkün; ancak bunu severek yaptığınız zaman sonuç bambaşka oluyor” diyor
Sabahın ilk saatlerinde Tünel’de buluştuktan sonra birkaç yudum kahve bizi kendimize getiriyor. Başlayınca susmak bilmiyoruz. Rol aldığı Çağan Irmak’ın ‘Dedemin İnsanları’nı sorup filmi anlatmasını istiyorum. “Baştan sona tüm filmi mi?” diye espri yapıyor.
Sakın! Ne okurlarımızın, ne de benim sinema keyfimizi bozmasına izin veririm. Yiğit Özşener filmde belediye başkan yardımcısını canlandırıyor; aykırı, naif, ve fazlasıyla dürüst bir karakteri. Girit’ten göçmüş bir ailenin Ege’de geçen hikayesini izleyeceğiz. İyi oynaması için, canlandırdığı karakteri sevmesi gerekiyor mu? “Teknik olarak iyi oynamak her zaman mümkün; ancak bunu severek yaptığınız zaman sonuç bambaşka oluyor” diyor.
“Boşluklarda tatile çıkıyorum”Bu sohbeti gerçekleştirdiğimiz günde Yiğit Özşener, ‘Dedemin İnsanları’ filminin henüz tek bir karesini izlemiş değildi. Demek ki bu anlamda eşitiz, o da en az bizim kadar büyük ekrana yansıyacakları merak ediyor. Bu söyleşi sayesinde onun gösterişli galalardan çok, ekip gösterimlerini sevdiğini öğreniyorum. Projede yer alan sadece oyuncular değil; herkesin birlikte keyfi paylaştığı özel gösterimleri.
Çalışmaları arasında bir boşluk yakaladığında tatile çıkıyor, seyahat ediyor. “Herkesin tatil yaptığı dönemlerde genellikle çalıştığım için boşlukları böyle değerlendiriyorum” diye ekliyor. Ve bir de, ailesine vakit ayırıyor.
Ailesi kendisini “Kariyer nereye kadar, haydi artık evlen” diye sıkıştırıyor mu? Çok gülüyor. “Eskiden daha çok sıkıştırıyorlardı, artık o kadar ısrar etmiyorlar. Galiba ümitlerini kestiler” diyor. Niye, öyle bir niyeti yok mu? Varmış, sadece bunun ne zaman olacağını söyleyemiyor; “Bu tür şeylerin planlamasını yapmıyorum. Olursa olur” deyip hemen ekliyor: “Kardeşim evlendiği için ben sıramı savmış oldum.”
Peki şıklık ne durumda, ne giydiğini önemsiyor mu? Gönlü, rahat kıyafetlerden yana ancak “Çok şık giyinmeyi de seviyorum” diye belirtiyor. İtalyan tarzı tam ona göreymiş! “Keşke şık giyinmemi gerektirecek daha çok ortam olsa” diyerek hayıflanıyor.
“Boş ev en iyi evdir” Bu arada eşyalara, kıyafetlere fazla bağlanmıyor. Mesela vazgeçemediği bir tişörtü yok. “Her şeyden vazgeçebilir, her şeyi atabilirim. Kıyafet veya eşya, fark etmez. Boş ev en iyi evdir!” diye noktayı koyuyor.
Kahvelerimizin son yudumlarına doğru yakışıklılığın bir oyuncu için avantaj olup olmadığını soruyorum. Lafı eveleyip gevelemeden “Avantaj” şıkkını seçiyor. “Yakışıklı olmak sadece bir oyuncu için değil; her erkek için bir avantaj. Niye sadece oyuncu için bir artı olsun ki” diye itiraz ediyor. “Bir kadın için güzel olmak nasıl ki bir avantajsa, yakışıklı olmak da bir erkek için öyle. “Bu yeterli mi?” diye soruyorsan: Değil! Bunu bize hayat zaten gösterdi” dipnotunu düşüp epey gülüyor. Ve ciddileşip hemen ekliyor: “Ancak oyunculuğun bunun üzerine kurulması riskli. Çünkü peşinizden mutlaka daha yakışıklı bir oyuncu gelir.”
“Çekici olmak başka bir şey”“Sahneye çıktığında hâlâ ürktüğünü söylüyor. “Bu iyi mi bilmiyorum. Zaten benim karar verdiğim bir şey değil. Oynadıkça tecrübe kazanıyoruz. Yine de her teklife evet dememek, bazen dinlenmek, eskiden yaptıklarına bakmak gerekiyor.”
Kadınlarda neyi beğenir? Hangi kadına güzel der? “Güzel olmak göreceli ama çekici olmak başka bir şey” cümlesiyle fikrini açıklıyor. Peki bir insanı tanımak için ne kadarlık bir süreye ihtiyaç duyuyor? “Hislerim kuvvetlidir. Hiç konuşmadan bile bazen o insanı anlayabiliyorum” diyor. Daha sonra haklı çıktığı çok oluyormuş.
Yazı: Suzan Yurdacan
Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.
Kaynak :
Milliyet
40.106
2.629
6.248
