The Bridge'in yıldızı Diana Kruger dizi hakkında konuştu!

Yaşayanların “cennet” olarak tanımladığı, Amerika’nın en güvenli kasabalarından El Paso...

resim yok
12 Temmuz 2013 - 10:08
Röportaj

Yaşayanların “cennet” olarak tanımladığı, Amerika’nın en güvenli kasabalarından El Paso... Hemen birkaç kilometre ötede Meksika ve yılda binlerce cinayetin işlendiği, uyuşturucu kartellerinin hakimiyetinde kaotik bir şehir: Juarez.

Amerika-Meksika sınırı arasında yer alan ve bu iki şehri ayıran “The Bridge of Americas” üzerinde, üstelik yarısı başka, diğer yarısı bir başka insana ait bir ceset bulunursa... Katilin peşinde kim koşmalı? Amerikan polisi mi yoksa Meksika polisi mi?

Peki ya birbirinden siyah ile beyaz kadar ayrı iki kültüre ait iki polis, birlikte çalışmak zorunda kalırsa... Seri katilin işi kolaylaşır mı yoksa kaçacak delik mi aramalıdır?

Danimarka-İsveç ortak yapımı “Bron”un Amerikan adaptasyonu olan “The Bridge”, “The Killing”, “Borgen” gibi dizilerle tüm dünyayı etkisi altına alan “Nordic Noir” türünün çok iyi bir örneği.

Amerikalı yazar ekibinde “Homeland”in yazarlarından ve “Cold Case”in yaratıcısı Meredith Stiehm ve yazar Elwood Reid yer alıyor. Danimarka ve İsveç’in birbirlerine kültürel olarak benzerliği, diziyi adapte ederken önlerine çıkan ilk kasis olmuş. Zira hepsi aynı “bahçe”nin çocukları; İsveçli bir gazeteci “Danimarkalılar sadece biraz daha rahat, aradaki tek fark bu olabilir” diyor.      

 

Amerika versiyonu

“The Bridge”in Amerikan versiyonunda ise birbirinden son derece farklı iki kültür söz konusu. Köprünün bir tarafındaki El Paso Amerika’nın en güvenli yeri iken, sınırın ötesindeki Juarez’in suç ile tanımlanan bir Meksika şehri olması, dizinin çekici yönlerinden biri. Bu noktada “The Bridge”in orijinal versiyonundan daha renkli olduğu açık.

Sonya, sosyal becerileri zayıf bir dedektif. Olaylara içgüdüleri ve benzersiz zekasıyla yaklaşmak, onu başka polislerden ayırıyor. Ama empati ve bağ kuramayan hali onu yalnızlaştırıyor.

Gelin devamını Sonya’yı oynayan Diane Kruger’dan dinleyelim.

ASPERGER’Lİ BİR  DANIŞMANLA ÇALIŞIYORUM

* Bir sinema oyuncusu olarak, ilk defa televizyon için iş yapıyorsunuz. Nedir sizi bu diziyi kabul etmeye iten sebep?

- Televizyonun zaman kaybı olduğunu düşünüyordum. Fakat Amerika’da diziler altın çağını yaşıyor, artık çok iyi işler var. Hikâyeleri sinema diliyle anlatabilen yapımlar görüyoruz. Steven Soderbergh veya David Fincher bile televizyon için iş yapıyor. Onlar gibi yönetmenler, yazarlar ve bu yeni anlayış, farklı karakterleri derinlemesine işleme imkanı tanıyor. Böyle bir fırsatı kaçırmak istemedim. Açıkçası hiçbir zaman bir polisi canlandırma hayalim olmadı ama Sonya gibi farklı özellikleri ve mücadeleleri olan çok katmanlı bir karakteri canlandırmak son derece çekici geliyor.
[reklam]
* Nedir bu diziye sizin katkınız?

- Dizinin orijinalini izlerken Sonya’nın bir hikâyesinin olması gerektiğini düşünmüştüm. Yazarlar bu fikri kabul edip uygulayacak kadar kibardılar. Sonya’nın kız kardeşi bir suikasta kurban gitmiş, davaya bakan kişi Ted Levine’in canlandırdığı Hank karakteri... Sonya’yı çocuk yaşta koruyup kollamaya başlıyor ve aralarında bir baba-kız ilişkisi doğuyor. Seyircinin Sonya’yı anlayabilmesi, bağ kurabilmesi için bunları işlemenin gerektiğini düşündüm.

* Nasıl biri Sonya? Onu canlandırmakla ilgili sizi bu kadar çeken tarafı nedir?

- Sonya gibi Asperger Sendromu’na sahip değilim, ancak sosyal olarak insanlarla bağ kuramamanın ne olduğunu anlayabiliyorum, hepimiz biraz öyle değil miyiz? Ona özel hayatında zorluklar yaşatan bir özelliği, söz konusu mesleği olunca onu başkalarından daha becerikli bir polis haline getiriyor. Başkalarının göremediği detayları fark edebiliyor. Televizyonda bu kadar ilginç bir karakter göremiyorum. Onu canlandırmanın eğlenceli olacağını düşündüm.

* Asperger Sendromu’na sahip bir kadını canlandırırken gerçekçi görünmeme riskini hiç düşündünüz mü?

- Kesinlikle, çünkü hayata böyle bir özel durumu olan insanın açısından bakmam olanaksız. Doğal durmayabilirdi. Kendisi de Asperger’li olan bir danışmanla çalışıyorum; Alex Plank. Sayesinde bunun üstesinden geliyorum. Sürekli benimle sette. Çekim sırasında davranışlarımı izliyor, beni yönlendiriyor.

FRANSA’DA YÖNETMENLER TANRI KABUL EDİLİR     

* Sinema yapmaya alışkın bir oyuncu olarak, dizi çekmenin farkı nedir?

- Her hafta yönetmenin değişmesi beni en çok zorlayan konulardan biriydi. Yazarların yönetmenlerden daha çok söz sahibi olması da öyle. Oyunculuğa Paris’te başladım, bilirsiniz Fransız yönetmenler “Tanrı” kabul edilir, yapım esnasında başkasına söz düşmez. Fakat burada söz sahibi yazarlar.

 


* “Troy”da Helen, “Unknown”da Bosnalı bir garson... Bu kadar farklı roller seçmenizin sebebi ne?

- Öncelikle sıkılmak istemiyorum. Temel sebep bu aslında. Her karakterin şahsına münhasır zorlukları var. En başta “garsonu canlandırmayı hayal etmiyorum” veya “polis olmak istemem” diyorsunuz ancak rollerin içine girdiğinizde hepsinin ayrı ayrı mücadele etmenizi gerektirecek yönleri olduğunu fark ediyorsunuz. Bir de, bu işlerin biraz şansla ilgili olduğunu düşünüyorum. Doğru zamanda geldiler, ben de kabul ettim...

* Avrupa ve Amerika arasında bir hayatınız var? Hollywood mu daha çekici yoksa Paris mi?

- Hayatımın bir kısmı Paris’te, bir kısmı Los Angeles’ta geçiyor. Bu kış Terrence Malick’in yapımcılığını üstlendiği bir film yaptım, “The Green Blade Rises”... Lincoln’ün hayatı üzerine. Şu sıralar bir Fransız filmi arayışı içindeyim. Avrupa ile bağlarımı koparmamak için her sene en az bir Fransız filmi yapmaya çalışıyorum.

SOSYAL BECERİLERİ YÜKSEK BİRİ DEĞİLİM

* “The Bridge” ile orijinal versiyonunun arasındaki fark nedir?

- Zannediyorum en büyük özellik hız. Amerikalılar daha parçalı çalışıyor, bu şekilde olası bir hataya müdahale etmek daha kolay.

* Sonya hemen anlaşılabilecek bir karakter değil. Karakterin izleyiciyle bağ kurması için ne yaptınız?

- Sempatik göstermeye çalışmadım. Karakterin farklı özellikler taşıyor olması, beni çeken konulardan biriydi. Onu canlandırmak istememin sebebi tamamen insani, çünkü bizler karmaşık varlıklarız. Sonya daha özel bir kadın, sosyal açıdan kendisini ifade edemiyor. Gerçi birçok insan kendini böyle tanımlar, ben de dahil. Uzaktan çok çekingen ve utangacımdır, yakınlık kurabilmem için ancak çok yakınımda bulunmalı ve kişisel bir ilişki halinde olmalıyım, aksi takdirde benim de sosyal açıdan zorluk yaşayan biri olduğumu düşünebilirsiniz!

 

 

JOSEPH MORGAN (KLAUS) HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 5 ŞEY! DETAYLAR BURADA!

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin