Ben TV starı değilim

Anlatımı, derdinin oluşu, tek bir oyuncu kalıbını kabul etmemem, kayıp ailelerine ve acılarına karşı duyduğum saygı ve borç. Çünkü bu dünyadaki yaşanan her şeyde insan olarak hepimizin payı var. Bazen susarak da ortak olunur suça. Ben yükümü hafifletiyorum sadece. Ben TV starı değilim. Aklı, fikri, vicdanı ipotek altında biri de değilim. O yüzden özellikle dramalar da tercihlerim her zaman dünya görüşümle bağlantılı oluyor.

 

* Dizide oğlu kaçırılan bir babayı oynuyorsunuz. Bir baba olarak oynarken neler hissediyorsunuz?

Rolümü hayatıma bulaştırmam. Ama hayatımı rolüme bulaştırdığım olur. Zaten  oyunculuk bir parça da budur. Yakup'u düşünüyorum, yaşadıklarını, umut ve umutsuzluklarını... Yakup'u sette bırakıp eve geliyorum. Aileme sarılıp, korkularımla yüzleşiyorum. Ya ben de böyle bir şey yaşasaydım demeden edemiyorum. Ancak dedim ya çok da sokmuyorum hayatıma bu durumu.

 

* Bu projeyi bir sosyal sorumluluk projesi olarak adlandırır mısınız? ?

Hayır. Ama sosyal olaylara duyarlı, olup bitene karşı söyleyecek sözü olan, kaliteli bir ekip tarafından yapılıyor dizimiz. Sosyal bir olguya parmak basması bu yüzden tesadüf değil.

 

* İşlenen vakalar arasında en çok dikkatinizi çeken şey ne oldu?

Bize bir şey olmaz mantığı ülkenin karakteristiği olmuş. Bir de çok sudan sebeplerle kararıyor insanların hayatları.

 

* Dizideki oyunculuğunuzla ilgili nasıl eleştiriler alıyorsunuz?

Herkesin, yapılan bir diziyi, o dizinin  karakterlerini beğeneceklerini ummak  hayalciliktir. İnsanlar sizi ve dizideki karakterinizi bir ya da birkaç nedenden dolayı sever veya sevmez. Önemli olan bunu nerede dile getirdiğiniz ve kaç kişinin sizin fikrinize  katıldığıdır.

 

* Siz kendinize polis karakterini yakıştırdınız mı? 

Önemli olan sizin kendinizi hangi role yakıştırdığınız değil, seyircinin sizi hangi role yakıştırdığı. Ben "Sizi komedilerde görmek istiyoruz" diyen seyirciye de, "Sizi jön bir çizgide görmek istiyoruz" diyen izleyiciye de aynı mesafede duruyorum. Ben TV'nin yarattığı bir oyuncu değilim ki. Yıllardan beri tiyatro sahnesinde her türlü karaktere bürünmeye çalışan, mesleği aktörlük olan biriyim. Sadece gençliği, güzelliği ve görüntüsüyle arkasına rüzgarı alarak bundan nemalanan biri de değilim. Ömrüm oldukça mesleğimi yapmaya da kararlıyım. Oynadığınız rolle kitlesel kabul görmeniz zordur, hatta nerdeyse mümkün değildir. Siz kendi yeteneğiniz ve aşmaya çalıştığınız oyunculuk sınırlarınızla mücadele içinde olun da bir aktör olarak, gerisi laf-ı güzaf.

 

 

AMAÇ GERÇEĞİ YANSITMAK

İrem Altuğ (ASYA)

* Bir kadın polisi canlandırıyorsunuz...  

Evet. Asya, çocuk şubeden, kayıp şubeye tayin edilmesiyle diziye katılıyor. Polis olarak olaylara daha akılcı bir yolla yaklaşan, mantığıyla çözmeye çalışan bir yönü olmasına rağmen bir o kadar da duygusal bir karakter.

 

* Rolünüz için bir özel bir ders aldınız mı? 

Kayıp Şube'yi ziyaret ettik. Orada kayıp vakalarının nasıl oluştuğu, nasıl bir yol izledikleriyle ilgili etraflıca bilgi edindik. İşin görsel kısmını doğru ve gerçekçi kılmak adına silah kullanımı, atış talimi gibi konularda da pratik yapma şansım oldu. Ama burada baştan beri vurgulamak istediğimiz şey hep farklıydı. Yani işin görselliğinden çok, her bölüm paylaştığımız hikayeleri gerçeğe yakın sergileyebilmek daha önemli bizim için. 

 

* Dizide yer alan vakalardan sizi en çok etkileyen hangisi oldu? 

Her bölümün hikayesinin ayrı bir tadı var. Şu ana kadarki altı bölüm içersinde sanırım beni en çok dördüncü bölümde bulamadığımız ve hala kayıp olan küçük çocuğun hikayesinden etkilendim.