resim yok
23 Aralık 2011 - 00:00

 

“Tiyatro vicdanı diye bir şey var ve çıkılmayan sahne arkandan ağlar” diyen Özge Özberk’le yeni oyunu “Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun”un prova arasında görüştük; oyunu, dizi filmi ve küçük oğlu Leo’yu konuştuk.
Neden altı sene ara verdiniz tiyatroya?        
 
- Bu dizi belasına! BKM oyuncuları dağıldıktan sonra dizi sektörüne fena giriş yaptım. “Çemberimde Gül Oya” ile başladı. Dizi çekerken tüm hayatınız set oluyor. Biraz önce “Pis Yedili”den arkadaşlarla konuştuk, sabah 07:00’de paydos etmişler. Dolayısıyla dizi setlerinden tiyatroya fırsat olmadı. Geçen sene ilk kez drama değil de bir sitcom’da oynayınca “Oyunculuk böyle de yapılıyormuş” dedim. Çünkü gidiyorsunuz, yer belli, mekan belli. Ezberinizi yaptıktan sonra çıkıyorsunuz. Akşam 17:00’de evdesiniz. Bir oyuncu duasıdır; “Allah herkese sitcom oyunculuğu nasip etsin” denir. Bu arada tiyatro vicdanı diye de bir şey var. Eğer sahneye çıkmazsanız, o sahne arkanızdan ağlar. Dolayısıyla 10 sene boyunca BKM’de olup, altı sene ayrı kalınca içimde bir vicdan azabı oluştu. Sonunda Tiyatrokare’den gelen teklifle kendimi “Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun” oyununun içinde buldum.
 
Sitcom Türkiye’de çok fazla tutmuyor ama değil mi?
 
- Sitcom işi zor. Yurtdışı örnekleri 30 dakikayı geçmiyor. ınanılmaz eğlenceli. Başı belli, sonu belli, tadında bırakıyorlar. Bizde öyle değil. Günümüzde açıkçası çok kahkahalar attıran bir sitcom’a rastlamış değilim. Sürenin uzunluğundan da kaynaklı bu. Drama altyapısıyla yetişmiş oyuncu, senarist ve yönetmenlerin projeye getirdiği olumsuzluklar da var. Bizim sitcom’da da aynı durum. Çok iyi gidiyordu ama senaryo problemleri oldu. Komik değildi artık. Dolayısıyla bitirme kararı alındı.
 
Halbuki milletçe gülmeye ne kadar çok ihtiyacımız var. Ekranlarda biraz komedi kafaları dağıtabilir...
 
- Doğru. Türkiye’de artık “2011 bir an evvel git canım” durumu yaşanıyor. ınsanlarda sabır ve tahammül pek kalmadı. Dolayısıyla herkes gülmeye ihtiyaç duyuyor. Birkaç saat bile olsa insanları bulunduğu kötü durumundan uzaklaştırmak, onlara biraz da olsa keyif vermek ne güzel şey. 
 
TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK ÇOK ZOR
 
“Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun” nasıl bir oyun?
 
- Elimden geldiğince, dilim döndüğünce beş farklı kadını canlandırıyorum. Hatice Meryem’in bir edebi uyarlaması aslında bu. Hülya Karakaş tarafından tiyatroya uyarlanmış. Dolayısıyla bir tiyatro metni değil. Zorluk buradan başlıyor. Kısa kısa yazılardan oluşuyor ve her yazının başlığı ben “...nın karısı olsaydım” şeklinde. Yaklaşık 20 küsur kadını oynuyoruz. Oyun ilk “Ben bir ayyaşın karısı olsaydım eğer”le başlıyor. Oyunda her salı kadınlar toplaşıyorlar ve kağıt oyunu oynuyorlar. Ve o gün artık sıkıntıdan patlamak üzerelerken TV’de bir kadın programında şahit oldukları bir cümle, hayatlarının değişmesine sebep oluyor: “Sinek kadar kocam olsun başımda bulunsun...” Bizim de oyunda karşılığımız bu, kimsenin kocası olmasına gerek yok. Kendi ayaklarınızın üzerinde durabilirsiniz. 
 
O zaman kadınların özellikle seyretmesi gereken bir oyun. 
 
- Çok doğru. Yer yer çok eğlenceli ama yer yer salonun buz kestiği ve konuşamadığı kadın hikayeleri var oyunda... Seyredenler “Acaba ben bu kadınlardan hangisi olabilirdim” diyecek.
 
Siz kendi noktalarınızı nasıl doldurursunuz? Siz kimin karısısınız?
 
- Hiç kendi halimi düşünmedim. Oyuna o kadar kaptırmışız ki... Beni sevmeyen bir kocanın karısı olsaydım eğer ne yapardım? Çünkü çok şükür yaşadığım durum tam tersi. Oyunun temeli aslında şunu anlatmaya çalışıyor; kadın olmak Türkiye’de zor. Ayaklarınızın üzerinde durmak, erkeğin şiddetine karşı koyabilmek çok zor. Bunları nasıl aşabiliriz? Eğitimden bahsediyoruz, eğitimli kadın dayak yemiyor mu? Bu da var. Kendimize güvenimiz nasıl geri gelebilir? Ülkemizi mi terk etmeliyiz? Bunların bir araya gelinip hakikaten artık ciddi bir şekilde konuşulması, büyük tartışmalar yaratılması gerekiyor. Hakikaten 2011’i bitirip, 2012’de el üstünde tutulan kadın dönemine ulaşmamız şart. Eskiden bu kadar okuyor muyduk kadınların 20 yerinden bıçaklandığını? Kırsal kesimlerde bu çok daha fazla. Sadece evlenmiş olmak için evlenen de birçok kadın var. 
 
KATİLİ  OYNASAM KİMSE İNANMAZ   
 
Burada zorlayıcı ve yürek burkan karakterler canlandırıyorsunuz, ama yeni diziniz “Pis Yedili” gayet eğlenceli. En azından hayatınız dengelenir...
 
- Ben öyle oyunuma bir saat önce konsantre olayım ya da oyundan sonra hayata küseyim tarzı biri değilim. Bu şartlarda zaten yaşanmaz. O zaman benim 1920’lerde kalıp o dönemin hayatını sürmem lazım! “Çemberimde Gül Oya”da, kayıtta gözlerimizden yaşlar gelirken “Kestik” dediğimizde gülerek hayatımıza devam ediyorduk.
 
Çemberimde Gül Oya” da ne diziydi ama... 
 
- İnanılmazdı. O dizi değildi, başka bir şeydi. Dizi statüsüne koyamıyorum. “Çemberimde Gül Oya” dizi ise diğerleri ne o zaman? Bir yandan günümüz, bir yandan 80’lerin dokusu işlendi. Çok dokunaklıydı. O dizinin hâlâ başımın üstünde yeri var.
 
Sizi hep melek gibi kadın kahraman olarak mı izleyeceğiz? Hiç kötü bir kadın olmayacak mısınız?
 
- Televizyonda yemez. Tabii sonuçta halkın sizi koyduğu bir yer var. ınandırıcılığınız olmaz. Sinemada yer, tiyatroda haydi haydi yer ama televizyonda sürekli iyi roller, iyi roller olup da bir sonraki projede bir katili canlandırırsanız; “Ay canım ne güzel katili oynuyor, kesin öldüremez bu” durumu olur. Çünkü seyirci sizi oraya koyamıyor. Onu yıkmak çok zor. O yüzden TV’de çok sivri işlere, insanların alıştığının dışına çıkmak bana tehlikeli gibi geliyor. 
 
Bu zamana kadar hep potizif rollerde oynadınız. Seyircinin sizi eleştirebileceği riskli bir rolü göze alabilir misiniz?
 
- Tiyatroya gelin, görün. TV’de inandırıcılığı olmaz. Benim kötü bir karakter oynamam başta seyirciye inandırıcı gelmez. Yıllar yılı hep iyi kız diye bildikleri kızın bir anda kötü karakter olması, seyirciye ters köşe yapmak olur. Oyunculuğun tatlarını tiyatroda almak gerekir. TV’de yadırganan şeyleri tiyatroda çok daha rahat yapabiliyorsunuz. Orası daha özgür. Bu arada yapımcıların da tutup bana kötü karakter teklif edeceklerini sanmıyorum.
 
EĞLENİYORUM DİYE BANA PAR VERİYORLAR
 
Oğlunuz Leo “Ben tiyatrocu olacağım” dese kabul eder misiniz?
 
- Çok istediği her şeyi yapabilir. Çünkü o işte başarılı olur. Ailemin bana öğrettiği şey buydu. Sosyal bilimler fakültesinde okurken okulumu hiç sevmiyordum. Dersler zor geliyordu. ıktisat, muhasebe bana Japonca gibi geliyordu. Bir yandan da tiyatro devam ediyordu. Ailemin “Özge nerede mutluysan orada ol, başarı peşinden muhakkak gelir” dedi. Hemen okulu bıraktım, konservatuvar sınavlarına girdim ve şimdi buradayım. ışini severek yapan oyuncuların dediği gibi, eğleniyorum diye bana para veriyorlar!                    

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin