Melike Öcalan'dan kariyeriyle ilgili çarpıcı açıklamalar!

Gulyabani filmiyle beyazperdeye adım atan Melike Öcalan, şöhret basamaklarını güzelliğiyle değil yeteneğiyle çıkmak için ekranda çirkin çıkmaya çalıştığını ve özellikle kötü giyindiğini itiraf etti.

* Sizi ekranda yıllarca sunucu olarak izledik. Önce diziler ardından da Gulyabani filmiyle sinemaya adım attınız. Beyazperdede kendinizi gördüğünüzde ne hissettiniz?

Çok heyecan vericiydi. Aslında bu her oyuncunun hayalidir. Benim için de öyleydi. Daha önce bir arkadaşımın filmine konuk oyuncu olmuştum ancak Gulyabani’de başrol oynuyorum. Tabii ki çok farklı bir duydu. Tiyatro sahnesi de benim için öyle. O başka bir ibadet diyorum…

* Oyunculuk için eğitim aldınız mı?

Akademi Kenter'den mezun oldum. Yıldız Kenter’den ders aldım. Çok şanslıyım bu anlamda. O eğitimimi tamamladıktan sonra ilk tiyatro sahnesine adım attığımda yine Haldun Dormen gibi büyük bir ustayla çalıştım. Oyuncunun her zaman kendisini yenilemesi gerekiyor. Yaz döneminde İngiltere’ye gidip eğitim almayı düşünüyorum.

* Ekran önünde olmak için güzellik ne kadar önemli?

Sadece güzellik, sunuculuk için de oyunculuk için de yeterli değil. DNA'nızda yetenek olmalı. Üzerine ekleyerek kalıcı olabilirsiniz. Tamamen güzellik de önemsiz diyemeyiz. Çok fazla kapı açtığı kesin. Güzelliğinizi kullanmıyorsanız bu avantajken dezavantaja da dönüşebiliyor. Ben güzelliğimi çok uzun yıllar reddettim. Sadece kapı açan bir durum olmasın diye… Ekranda çirkin çıkacağım, kötü giyineceğim, sadece yeteneğimle anılacağım dedim.

''ÖDÜL TÖRENLERİNİ OYUNCULAR SUNMASIN''

* Sunuculuk genelde televizyon dünyasına adım atmak için basamak olarak görülür…

Sunuculuk çok özel bir meziyet. O işi de bilenler yapsın. Her iş için yırtınıyor gibi bir halimiz var ama gerçekten öyle… Ekranda Türkçe konuşamayan sunucular var. Yıllarca eğitim alıyorsunuz, çilesini, cefasını çekiyorsunuz… Çok yetenekli olup da evde oturan insanlar var. Bu gerçekten çok üzücü. Benim hayatımda önceliktir sunuculuk. Profesyonel anlamda yapılıyorsa çok zor bir iştir. Özellikle ödül törenleri sunumları… Onları da oyunculara sundurmamalılar bence. Sunuculuk ciddi bir doğaçlama gerektiren, bilgi gerektiren bir iştir. Kesinlikle bir basamak değildir.

Gulyabani'de Deniz Uğur, Ceyda Ateş ve Didem Balçın'la birlikte oynadınız. 4 popüler kadının birlikte olduğu sette hiç gerginlik çıkmadı mı?

İnsanın olduğu yerde kargaşa çıkması çok normal. Ancak rol arkadaşlarımla oyunculuk anlamında da kimyamız çok tuttu.

''TRUVALI HELEN'İ OYNAMAK İSTİYORUM''

*Gulyabani'yi ve canlandırdığınız Aslı karakterini anlatır mısınız?

3'ü senarist, biri başrol oyuncusu 4 kızı bir korku filmi senaryosu yazmak üzere bir araya geliyorlar. Bir orman evine gidiyorlar. Orman evinde 4 tane kızımızın başına gelen korkunç gerilimli ve komik olaylar anlatılıyor. Benim oynadığım Aslı geçmişinde çok travmatik olaylarla karşılaşmış bir karakter. Sonrasında da geçmişinde yaşadıklarından kurtulamıyor, geçmişini kapatamıyor. Geçmişini yanına alarak geleceğe giden bir karakter.[reklam]

* Oynamak istediğiniz bir karakter var mı?

Truvalı Helen'i oynamayı çok isterdim. Çünkü dönem işlerini çok seviyorum.

''KENDiMi CEZALANDIRMAYI BIRAKTIM''

* Filmde canlandırdığınız Aslı karakteri size benziyor mu?

Aslı benim 20'li yaşlarıma benziyor. O dönemlerimi düşünüp hayal ettim. O zaman daha az affediciydim. Hem kendimi, hem başkalarını. Kendi geçmişimle çalıştım diyebilirim. Şimdi geçmişi kapatmaktan yanayım. Bitirip, tüketip yoluma temiz bir şekilde devam etmekten yanayım. Artık kendimi cezalandırmayı bıraktım.

''AİLELER ÇOCUKLARINI DİZİLERDE OYNATMASIN''

* Henüz 10 yaşındayken margarin reklamlarında rol aldınız… Çocuk oyuncular arasında şöhretini devam ettiren birkaç isimden birisiniz. Bunu nasıl başardınız?

Ben o konuda çok şanslıyım. Aslında babam bu işlere girmemi hiç istemedi. Ama bendeki isteği görünce bu kız bu işi yapacak, en azından doğru eğitelim dedi. Bana bu işin hiçbir zaman çok önemli bir şey olmadığını, bunun öğretmenlik, doktorluk gibi bir meslek olduğunu öğrettiler. Bu durumu çok büyütmemem gerektiğini öğrettiler. Zaten bu işi bir çocuğa zorla yaptıramazsınız. Bunu yaptırmaya çalışanlar var. Sonu kesinlikle hüsran. Aileler o kadar zorluyor ki, oyna diye çocukları çimdikleyen aileler gördüm.

''ŞÖHRETİ HİÇ ÖNEMSEMEDİM''

* Ünlü bir çocuk olmanın avantajlarını yaşadınız mı?

Ben de hiçbir zaman şöhreti çok fazla önemsemedim. Ama maalesef sektörde işin icraat kısmından çok getirileriyle ilgilenenler çok fazla. Bu da insanların psikolojisinin bozulmasına neden oluyor. Ben dünyevi şeylerin hiçbir zaman esiri olmadım. Bana bu öğretildi. Bu nedenle sağlıklı büyüdüm. Acıklı bir hikayem de yok, çok güzel bir çocukluk yaşadım. Okulda da ünlü bir çocuktum. Avantajını da dezavantajını da yaşadım. Bazı öğretmenler, benimle birlikte aynı hatayı yapmış başka bir öğrenciyi görmezden gelirken bazı hocalar bana burası artist mektebi değil diyorlardı.

* Babanızla ilgili bir kitap yazıyordunuz, ne durumda şu anda?

Kızların ilk aşkları babalarıdır. Benim de ilk aşkım babamdı. Babamı 17 yaşımdayken kaybettim. Onunla olan ilişkimden yola çıktım. Babamla olan diyaloglarım çok fazla içerisinde. Bu nedenle de ancak çok içime sindiğinde çıkarabilirim. Çünkü bir cümlenin üzerinde bir ay boyunca düşünebiliyorum.O döneme gidebiliyorum.

''TÜRK KAHVESİYLE FORM TUTUYORUM''

* Formunuzu korumak için neler yapıyorsunuz?

Yemek benim için özel bir zevk. Kendim için seremoni halinde masalar kurabilirim. Kendi uydurduğum yemekleri çok severim. Ayrıca Arnavut ve Boşnak karışık olduğum için hamur işi çok tüketiyorum. Ancak dengeleyerek formda kalıyorum. Bir akşam çok yediysem, ertesi gün 7’den sonra bir şey yememeye çalışıyorum. Türk kahvesi çok tok tutuyor. En az 5 fincan Türk kahvesi içiyorum. Yoga yapıyorum, açık havada yürüyüşü seviyorum.