Sinan Albayrak hakkında hiç duymadıklarınız!

En son iddialı bir dizi olarak ekranlara gelen anca beşinci bölümde yayından kaldırılan Tozlu Yollar dizisinde Tayfun rolüyle evlerimize konuk olan Sinan Albayrak, hep iyi rollerde oynamaktan sıkılmış.

resim yok
25 Aralık 2013 - 16:20
Röportaj

En son iddialı bir dizi olarak ekranlara gelen anca beşinci bölümde yayından kaldırılan Tozlu Yollar dizisinde Tayfun rolüyle evlerimize konuk olan Sinan Albayrak, hep iyi rollerde oynamaktan sıkılmış.

 

''Sektörde nasıl bir rolle tanındıysanız devamında gelen teklifler de o şablona uygun oluyor maalesef. O rol üzerinize yapışıp kalıyor. Ben ısrarla bağırıyorum, ''Kötüyü, çirkini de güzel oynarım diye. Beni salon erkeği olmaktan çıkarın, salonlardan alın ne bileyim bir meyhaneye bir pavyona atın'' diyor.

En son hem kadrosuyla hem bütçesiyle iddialı bir dönem dizisi olarak ekranlara gelen ama beşinci bölümde yayından kaldırılan Tozlu Yollar ekibindeydiniz. Bu kadar iddialı bir yapım böyle erken bitince ne hissettiniz?


Çok üzücü tabii… Ama beni asıl üzen oradaki özensizlikti. Zaten çok geç başlanan bir proje oldu. Bir sürü aksaklıklarla devam etti. Baktığınız zaman Tozlu Yollar dizisinin 2 senelik bir mazisi var. Bu iki sene içerisinde hiçbir hazırlık yapılmamış ama. Biz diziye başladığımızda, mekânlar ve kostümler bile hazır değildi. Kesintilerle devam eden bir işti. Çok emek harcadık. Bu kadar emekten sonra, bu kadar kısa vadede, çok özensizce bir çekiliş oldu.

Biraz daha sabredilemez miydi?

Tabii ki… Raytingi çok daha düşük olan işler var devam eden. Bizim ki Allah’a şükür hiç o durumlara gelmemişti.


Neden bitti peki? Dizinin yapımcısı Ahmet Bayram, "Bu iş tutmazsa yapımcılığı bırakırım" diyerek de iddialı bir açıklama da yapmıştı.

Kendine aşırı güvenle alakalı bir durum. Daha önce yaptığınız bir iş başarılı olmuştur. O da neye göre başarılı? Artık başarı dizinin ekranda ne kadar kaldığı ile ilintili. Ama bu iş dönem işiydi ve dönem işi o kadar kolay bir iş değildir. Umut diyorum ki o yapımcı da bu sayede bunu anlamıştır ve bundan sonra daha özenli davranacaktır.

Yeni bir proje var mı?

Dizi yok bu sene. Bir sinema bir de tiyatro projesi var. Tiyatro için oyunu seçme yetkisini bana verdiler. Yani kendi oyunumu kendim seçeceğim. Mütemadiyen oyun arıyorum şimdi. Yerli de olabilir yabancı da. Tek istediğim bir şeyler söyleyen, sabun köpüğü olmayan bir oyun olsun.

Yüzünüz isminizden daha ünlü biliyor musunuz? Neden böyle olduğunu düşündünüz mü hiç?

Biraz magazinel olmakla ilintili bir şey bu. Bir de bir projede yer alıyorsanız herkes biliyor sizi. Ara verdiğiniz zaman insanlar unutuyor.

 

KARİYERİMDE ÇOK DAHA FAZLASINI YAPABİLİRDİM

Sizin için ‘Değeri anlaşılamamış oyunculardan birisi’ deniliyor. Çevrenizdekiler de 'Sen daha iyi bir konumda olmalıydın. Basının takip ettiği biri olmalıydın’ derlermiş. Siz de böyle mi hissediyorsunuz? Kariyerinizde geldiğiniz noktadan memnun musunuz?

Ben de bundan çok daha fazlasını yapabileceğimi düşünüyorum. Elimde gösterebileceğim çok daha fazla malzeme var. Bu yüzden de 'Ah bir türlü fırsat gelmedi' hissi var. Belki doğru proje içinde olamamak ya da uzun soluklu bir işin içinde olamamak… Uzun soluklu, doğru bir projenin içinde var olduğunuz zaman kötü de oynasanız herkes sizi bilir. Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Demek ki ben çok doğru işler yapmamışım.

Peki, 'Kariyerinde iyi bir noktada olmak' ne demek sizin için?

Türkiye için konuşursak uzun soluklu bir projenin içinde daimi kalabilmek.

''Daha fazlasını yapabilirim'' dediniz… Niye yapmıyorsunuz?

Türkiye'de içinde bulunduğumuz sektörde nasıl bir rolle tanındıysanız devamında gelen teklifler de o şablona uygun oluyor maalesef. O rol üzerinize yapışıp kalıyor. Ben ısrarla bağırıyorum, “Kötüyü, çirkini de güzel oynarım” diye. “Beni salon erkeği olmaktan çıkarın, salonlardan alın ne bileyim bir meyhaneye bir pavyona atın” diyorum. Mesela hep Dexter’ı örnek veriyorum. Dexter’daki karakter daha önce oynadığı dizide çok iyi, naif bir geyi oynuyordu. Şimdi Dexter’da seri katili oynuyor. Çünkü yapımcısı yönetmeni ona geniş bir açıdan bakabiliyor. Yüzündeki her ayrıntıyı görebiliyor. Yüzündeki o tatlı tebessümü büyüttüğünde ne kadar korkutucu olabileceğini görüyor. Ben uzun yıllar spor yaptım. Mesela biraz daha bedensel yeteneğimi kullanabileceğim, atlayıp zıplayabileceğim, daha aksiyonel bir proje olsaydı, daha kötü daha çirkin bir karakteri oynasaydım diyorum her zaman. Bu anlamda şanssız olduğumu söyleyebilirim.

Yönetmenler ve yapımcılar sizin içinizdeki kötüyü fark etsinler yani…

Evet, keşfetsinler. Buradan sesleniyorum yapımcılara (gülüyor). Tek bir rolde kalmamak, bu çok önemli.  Alın ya biraz bir deneyin, biraz bir dolandırın, yoksa hep aynı olacak. Oyuncuyu da besleyen bir şey bu.

Başarı ölçüsünün 'basının takip ettiği biri olmak' olarak algılandığı bir sektörde ayakta kalmak zor mu?

Benim açımdan zor evet. ‘İnsanlar isminizden ziyade yüzünüzü hatırlıyorlar’ dediniz ya. İsmi kafaya çakmak da ancak basınla daha doğrusu magazinle mümkün. Benim de mütevazı bir yaşantım var. Geceleri çok fazla dolaşmam, olaylara karışmam. Ama belki de sadece bunlarla da ilgili değil. Doğru proje gelmedi diyelim yine de…

Özeleştiri yapıyor musunuz bu konuda?

Tabii ,bazen kendimi de eleştiriyorum. ‘Yetersiz miyim acaba’ ya da ‘İnsanlarda bir ön fikir mi oluşturdum istemeden, çekiniyorlar mı bana gelmekten’ diye. Bir de siyasi konjonktür de farklı durumlar oluştu. Burada da kendimi sorguladığım, yargıladığım çok oluyor, ‘Bende mi bir yanlışlık var’ diye.[reklam]

OYUNCULUĞUMA ZARAR VERSE DE PİŞMAN DEĞİLİM

Politik düşüncelerinizi bu kadar açık etmenin ve aktivist yönünüzün mesleğinize olumsuz etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? Pişman mısınız?

Bu fikirlere kapıldığım oldu ama öyle olmamasını temenni ederek hayatımı devam ettiriyorum. Özümüzü, fikrimizi, inancımızı, düşündüğümüz şeyleri inkar edersek, saklama ihtiyacı duyarsak o zaman geriye zaten bir şey kalmaz. Ekran bu gün var yarın yok ama sen düşüncelerine, inançlarına sahip çıktığın oranda ayakta kalırsın. Bu anlamda bir pişmanlığım yok.

Sizin için sektör kısıtlı anladığım kadarıyla. Kendi yapım şirketinizi kurup kendi yemeğinizi yapmak istemez misiniz?

Tozlu Yollar'da yaşadıklarımıdan sonra bir kez daha inandım ki sektörde gülümseyerek anabileceğiniz yapımcı sayısı çok az. Bu sayıyı arttırmak için biraz da kızgınlıkla yapımcılığa girmeye heveslendim. Ama bu o kadar kolay bir iş değil. Cebinizde iyi bir para olması lazım. Siyasiler de dahil olmak üzere bir takım nüfuzlara sahip olmanız lazım. Ama ben ısrarlıyım. Hala uğraşıyorum.

Oyuncular için ''Allaha ve Peygamberine inanıyorum'' demek büyük cesaret ister. Ciddi oranda dışlanırsınız” diyorsunuz. Konservatuvardan başlayarak yaşadığınız deneyimler sizi bu noktaya getirmiş. Son yıllarda moda olan tabirle bu mahalle baskısı hayata dair neler öğretti?

Benim savunduğum şey şu, hangi ülkenin hüviyetinde ve inancında olursan ol, inanç bir oyuncu için çok önemli ve gerekli. Çünkü biz oyuncular çok yıpranan yıpratan bir mesleğin içerisindeyiz. Manevi olarak tutunabileceğimiz bir güce ihtiyacımız var. Bu yolculuk bana kendi adıma inancın önemini kavrattı.

Mavi Marmara ile başlayan süreçle birlikte adınız çok politize oldu. Sizce bir oyuncunun bu kadar politize olması doğru bir tavır mı?

Ben Gazze için Mavi Marmara ile yola çıktığımda oyunculuğu bırakıp gitmiştim. Bugün geldiğim noktada oyuncu olarak bu süreçten zarar görmüşsem, belki ‘Doğru değil’ demem lazım ama hayır! Bu bana doğru geliyor. Bir oyuncu sadece yaptığı işten ibaret değildir. Bu sadece inançla ilgili de değil. Bu insani bir şey… Mavi Marmara sadece bir kesimin yolculuğu değil. Orada bir halk var. Bazıları beni ‘Sadece Gazze mi var’ diye itham ediyor. Genel çerçeveye bakmadan resmin bir köşesine odaklanmak yanlış bir şey. Ama beni yakından tanıyanlar böyle olmadığını bilir. O yüzden de ‘şunu yaptım bunu yaptım’ demek doğru değil. Burada insan olarak bakmak önemli… Bizdeki anlayış ya tamamen yıkmaya yönelik ya da körü körüne sadakat vardır. Buna şiddetle karşı çıkıyorum.

 

SAYGISIZLIK VE İFTİRAYA DAYANAMAM

Bu sektörde sizi en çok sinir eden şey ne?

Uzun saatler boyu beceriksizce çalışmak. Bırakıp gittiğim de oldu. Düşünün ki sabah altıda sete getiriliyorsunuz, gecenin ikisi olmuş ve bir sahne bile çekmemişsiniz. Artık bana müsaade dersiniz yani.

Size Oblomov diyormuş yakınlarınız. Tembelliğinizden mi, tuzu kuru aristokrat isyankârlığınızdan mı?


Ben hep ağır bir adamdım. Oturduğum yerden fikir geliştirirdim. Sakinim, hatta Bezgin Bekir’ e yakın bir sakinlik o. Olduğum yerde ahkam kesmekle de alakalı bir şey herhalde.

Hep böyle sakin misiniz? Kontrolünüzü kaybettiğiniz, küfrettiğiniz, kavga ettiğini olur mu?

Genelde böyle sakinim ama herkesin bir damarı vardır. Saygısızlık, iftira bana kontrolümü kaybettirir.  Mesela sette uyumlu bir insanımdır. Herkesle çok iyi geçinirim. Ama ‘Bu benim ekmek kapım, susayım, sineye çekeyim, bunu da yutayım’ diyemem. Gördüğüm yanlışı sindirebilen bir insan değilim. Sadece bana yapılması da gerekmiyor. Bizim piyasada teknik ekip mutsuzsa ya da karşındaki oyuncu mutsuzsa bu sana da sirayet eder. O sorunun düzelmesi gerekir. Ve ben de o sorunun düzelmesi için elimden geleni yaparım. Kiminle görüşmem gerekirse görüşürüm. Ama bir noktada sabrı artık çok zora sokan bir duruma gelmişse çok daha ağır tepki verebilirim.

Fiziksel şiddete kadar gider mi?

Vurmak olarak değil de gücünü hissettirmek olarak diyelim.

 

 

SEKSENLER'İN ELVAN'I OYUNCULUK KARİYERİNİ ANLATTI! DETAYLAR BURADA!

Aşağıdaki bağlantıdan Diziler instagram hesabını takibe alarak güncel dizi haberlerini instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

@diziler

üyeler ne diyor?

resim yok
:-) :) :o) :c) :^) :-D :-( :-9 ;-) :-P :-p :-Þ :-b :-O :-/ :-X :-# :'( B-) 8-) :-\ ;*( :-* :] :> =] =) 8) :} :D 8D XD xD =D :( :< :[ :{ =( ;) ;] ;D :P :p =P =p :b :O 8O :/ =/ :S :# :X B) O:)
Kapat

bizi takip edin