Dizide Uğur karakterine hayat veren genç oyuncu, özellikle Doruk ile olan sahnelerinin büyük beğeni topladığını belirtiyor. Eğlenceli set ortamından bahseden Kabacaoğlu, sette yaşanılan komik anları ve hayatında bilinmeyenleri açıkladı.
- Genç yaşlarda oyunculuğa başlamış biri olarak bize biraz bugünlere nasıl geldin anlatır mısın?
Çocukluğumdan beri hayalim olan bir meslekti oyunculuk. Ailemi, özellikle annemi ikna etmekte biraz zorlandığımı söyleyebilirim. Ama asla pes etmedim. Aslında önce Beykent Üniversitesi, Sinema ve Televizyon bölümünü kazandım. Hazırlık sınıfındayken, tiyatro kulüplerinde geçirdiğim zaman ve arkadaş ortamım sayesinde aslında ilgimin oyunculuk olduğunun iyice farkına vardım. Bu fark edişten sonra yetenek sınavlarına girmeye karar verdim ve kazandım. Bence herkes kendini gerçekten mutlu hissettiği işi yapmalı. Bahar bu yolda benim için çok büyük bir şans. İlk ana akım işim çünkü. Daha önce bir çok dijital dizi ve sinema filminde yer aldım ama ana akım işinin farkını Bahar ile yaşadım. Bu nedenle Bahar’ın yeri bende hep özel kalacak.
- Şimdiye kadar pek çok projede yer aldın ama oyunculuk kariyerinin kırılma noktası Bahar oldu diyebilir miyiz?
Diyebiliriz. Bende gerçekten çok farklı bir yerde. Dediğim gibi, akım işim ve gerçekten çok usta oyuncularla çalışıyoruz. Kamera arkası ekibi de öyle. Neslihan Yeşilyurt gibi usta bir yönetmenle çalışmak da bana çok şey kattı tabii.
- Bahar dizisindeki karakterin, özellikle Doruk ile olan diyaloglarınız çok sevildi. İlerde Ege Erkal ile birlikte bir stand-up yapmayı düşünür müsünüz?
Bu zamana kadar beraber stand-up yapmak gibi bir düşüncemiz olmadı. Çünkü o çok farklı bir dünya. Ama Ege ile beraber bir tiyatro projesinde yer almayı çok isterim. Bunun hakkında ara ara da konuşuyoruz. Umarım bir gün güzel bir proje olur ve biz de içimizdeki kurtları dökeriz.
- Buğday Tanesi ve Hayatla Barış filminde engelli bir karaktere hayat verdin. O role hazırlanırken ve sahneye koyarken nasıl bir süreçten geçtin?
Bu iki film de gerçek hayat hikayelerini anlatıyor. Bu nedenle o karakterlere hayat vermek benim için çok önemliydi. Çünkü gerçek bir karaktere hayat vermenin bir oyuncu olarak gerçekten çok zor olduğunu düşünüyorum. İlk olarak kendimce onları anlamaya çalıştım. Buğday Tanesi’nde bebekken çıkan bir yangında ellerini kaybeden bir milletvekilinin gençliğini canlandırdım. Hayatla Barış’ta ise ampute futbolcu Barış Telli’nin takım arkadaşıydım. Bu iki sete de çıkmadan önce onlar gibi yaşamaya çalıştığım zamanlar oldu. Hatta kanedyenle bir gün metrobüse bindim. İnsanlar bana yer vermeye çalıştılar. O an empati gücümün de arttığını fark ettim. Bu olayın o role hayat verirken bana katkısı büyük oldu.
- Diziyi izlerken biz çok eğleniyoruz. Sette gülmekten çekemediğiniz sahneler oldu mu?
Olmaz mı? Aklıma ilk gelen; yakın zamanda sevgili Melis Minkari’nin konuk olduğu bölümde bir sahnemiz vardı beraber. O sahneyi çekerken gerçekten kamera arkası dahil gülmekten çekemediğimiz anlar oldu. Özellikle Melis’in benim kafamı cama sürttüğü sahneyi nasıl çekebildiğimizi ben bile hatırlamıyorum.
- Şimdiye kadar içinde kalan ya da keşke bu rol benim olsaydı dediğin bir rol var mı?
İzlerken de çok keyif aldığım Ezel dizisinde “Kerpeten Ali” karakterini kesinlikle oynamak isterdim. Scarface filminde Al Pacino’nun oynadığı Antonio Montana karakterine de hayranım. Son olarak da Barda filminde Nejat İşler’in hayat verdiği Selim karakterinin dünyasını merak etmiştim. Gerçek hikayelere karşı bir ilgim var sanırım.
- Sadece ana akım değil, sinema ve dijital platformlardaki projelerde de yer aldın. Hangisinde çalışmak daha rahat?
Kendimi bu konuda şanslı hissediyorum. Hepsini tatma fırsatım oldu çünkü. Ama tabii ki bunlardan en zoru bana göre ana akım işler. Çünkü ana akım işlerde karakterin hikayesinin gidişatı daha belirsiz oluyor ve bu oyuncu tarafı için zorlayıcı olabiliyor. Dijital platform dizileri veya sinema filmlerinde ise karakterin gelişimini ve yolunu daha rahat görebiliyoruz. Ona göre de izleyiciye daha rahat yansıtabiliyoruz diye düşünüyorum.
- Setin olmadığı günler neler yapar Devrim? En keyif aldığı şeyler neler?
Fırsat buldukça spor yapıyorum. Spor yapmak beni gerçekten motive ediyor. Ailem ve arkadaşlarıma zaman ayırıyorum. Onlarla sosyalleşmeye çalışıyorum. Zaman buldukça ve imkanlar el verdikçe de farklı yerler görmeye çalışıyorum. Uzun yollara bayılıyorum.
- Peaky Blienders’ı çok sevdiğin duyumunu aldık. Başka var mı böyle tekrar tekrar izlesem bıkmam diyebileceğin projeler?
Evet. Peaky Blienders’ı çok seviyorum. Hem oyunculuklar, hikayenin işlenmesi, karakterlerin renkliliği ve farklılığı beni çok etkiledi. Kostümler ve mekanlar da bir bütün olarak çok iyiydi. Beni o dünyaya soktu. Bir seyirci olarak keşke izlemeseydim.
- Hırsları olan biri misin? Bunu sadece kariyer anlamında da sormuyoruz…
Her insan kadar tabii ki hırslı bir insanım. Ama dozunu aşanlardan değilim.
- Malum Şubat sayısı… Aşk senin için ne ifade ediyor?
Açıkçası 14 Şubat ile aşkı bağdaştıran insanlardan değilim. Aşk benim için çok kıymetli bir şey. Özel bir ayı ya da günü olduğunu düşünmüyorum.
- Aşk hayatında kriterlerin var mıdır?
Aşk benim için gizemli bir kutu. İçinden ne çıkacağını bilemediğim bir şey. Bu yüzden aşkın kriterleri olamaz bence.